Yine bir Japon draması ve yine akan göz yaşlarım.
Hayatımda izlediğim en monoton filmdi diyebilirim.Neredeyse sadece 3-4 farklı sahnede geçti.Alt yazılı olarak izleyip duygulara ve dile odaklandığım için o monotonluk bana akarsu gibi geldi,hızlı ve ferahlatıcı.
Konu Takue adlı cüzamlı yaşlı bir kadının Dorayaki dükkanında çalışmak istemesiyle başlıyor.Sentaro ilk başlarda ne kadar istemese de Takue'nin yaptığı Dorayakiyi tadınca onu işe alıyor.Takue ona iç kısmının nasıl hazırlanacağını öğretiyor.Bu aşamada bir cümle kurdu ki içim bir hoş oldu,evet kelimenin tam anlamıyla bir hoş oldu.
(Fasulyeler pişerken)
Takue: Çok yorulmuş olmalısın
Patron: Ah hayır.
Takue: Fasulyelere dedim.Sonuçta tarlalardan buralara kadar geldiler.
Yaşlı insanlara karşı ekstra sevgisi olan bir insan değilim ama galiba bu film beni değiştirdi.Takue'nin hayata bakış açısı o kadar içimi ısıttı ki anlatamam.Ağaç dallarının sallanmasına bile kendisine selam vermesine yoran,her şeyin bir hikayesi olduğuna inanan güzel yüreği...sıcağı sıcağına yazarken tüylerim diken diken oluyor,tam anlamıyla etkilendim.
Halbuki çok aramadım bu filmi hatta ne izliyim diye bakarken rastgele seçtiklerimden biri oldu,iyi ki de oldu.
Yönetmenin deyimiyle hayatın zorluklarına karşı gelen iki ruhun hikayesi.
Filmi merak ettim. Benim yeğenim bebekken buna benzer bir haldeydi: hayat sürekli bir eğlence, ve herşey onu eğlendirmek için sanıyordu, sallanan ağaç dallarına da onu eğlendirmek için sallanıyorlarmış gibi sevgi tezahüratı yapardı. :)
YanıtlaSilNe kadar garip halbuki bunu filmde yapan 76 yaşında bir teyze :') ruh yaşı önemli tabi.
YanıtlaSilNice senelere Umut Duraklari!
YanıtlaSilBen daha yazısını yazmadan kutlayan dost tatlılığı ^^
Sil