12 Haziran 1942 = Anne'in yazmaya başladığı tarih.
Yazılıları aradan çıkardıktan sonra elim ilk önce en merak ettiğim kitap olan Anne Frank'e gitti.Çoğu bölümünü okulda olmaklar birlikte evde de ara sıra okuyarak bir haftadan daha az bir sürede bitirdim!
Kitap aslında Anne Frank'in günlüğünün düzenlenmiş,derlenmiş hali.Anne Frank yahudi bir ailenin en küçük kızıdır.Hitlerin Avrupa'da estirdiği terörden en çok etkilenen yahudiler olmaya başlayınca ailesiyle beraber babasının bürosunun arka tarafındaki ''arka ev'' dedikleri yere sığınırlar.Bu evde kendi çekirdek ailesi (Annesi,Babası ve Ablası) daha sonra da bir başka aile ve sonları iki kişinin daha eklenmesiyle savaş bitene kadar durabilecekleri güvenli,diğer yahudilere göre şanslı bir ortam oluştururlar.Anne ise savaştan önce başladığı günlüğünü yazmak için burada daha fazla zaman ayırır.Çünkü önündeki koca iki yıl bu küçük yerde geçecektir.
Hatırlar mısınız? Daha önce Zlata'nın Günlüğünü yazmıştım.O da Bosna Hersek soykırımı sırasında küçük bir kızın tuttuğu günlüktü.Şunu anladım ki Dünyada hiçbir şey değişmiyor,çirkinlikler de güzellikler de sonsuz.1942'de Anne yazdı 1995'lerde ise Zlata...
İşin bir diğer kötü yanı da şudur ki zamanında vahçice bir muamele gören Yahudiler bugün Filistin'de bir soykırım yapmaya çalışıyorlar.Kitapta okuduğum bir yerden de anladığım kadarıyla dinlerinin onlara göre getirdiğini düşündüklerini gibi yahudileri ırk olarak görüp egolu bir tavır sergilemeye devam ediyorlar.İronik.
Yanlız yahudilerin mükemmel çalışkan oldukları konusunda kimsenin karşıt görüşü olamaz.Kitabı okurken bunu bir kez daha anladım.Her sorunlarına o kadar pratik çözümler bulup her halükarda o kadar sıkı çalışmışlar ki şuanda dünyayı yönetmelerini garipseyemiyorum.Çalışan demir pas tutmaz diye boşuna dememiş atalarımız.
Kitaba dönersem Anne'nin ruh hali zaman zaman beni çok depresifleşti.Onu bazı yerlerde o kadar iyi anladım ki omzuna dokunup ağlama demek istedim.Ergenlik zor iş,hele kapalı bir kutu içinde bunu yaşamayı hayal dahi edemiyorum.Delirirdim.
Size bir uyarıda bulunayım kitabı aldıktan sonra arka kapağını okumayın!!! Sakın!!! Çünkü çok ağır bir spoiler var.Ben bu spoiler'ı ta sonlara doğru yedim ve moralim dağıldı.Yine de bitirdim ve yine de aynı şoku yaşadım.Kitabı bitirip kitaplığıma koyduğum an iki üç dakika etkisinden çıkamadım.Öyle bombok kaldım.Resmen gerçekten yaşamış bir kız çocuğun günlüğünü okumuş ve işin kötüsü ona hiçbir şekilde destek olamamıştım.
''Beni oyalayan tek şey,ders çalışmak ve öğrenmek.En çok bunu yapıyorum.''
''Bırakıyorum ve ne olacaksa olsun diyorum; ders çalışmaktan ve her şeyin sonunun iyiye varacağını ummaktan başka bir şey yapmıyorum.''
''Korkuları olan yalnız ve umutsuz kimseler için en iyi çare dışarıya çıkmaktır,yalnız kalabileceği,gökyüzü,doğa ve Tanrıyla baş başa kalabileceği herhangi bir yere gitmektir.İnsan,ancak o zaman her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu hissedebiliyor.Tanrı'nın insanları,sade ve güzel doğada mutlu görmek istediğini anlıyor.'' :')
*Anne Frank'ın yaşadığı ''arka ev'' şuanda Amsterdam'da müzeye dönüştürülmüştür.İçerden fotoğraf çekmek yasakmış.Umarım bir gün ziyafet edebilirim,dramatik ama hoş bir tecrübe olur.*
Dönen kitaplıklı gizli giriş.
Anne'nin odası.
1 Ağustos 1944 Salı = Anne'in yazdığı son tarih.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder