22 Ocak 2018 Pazartesi

Trois Couleurs Trilogie / Üç Renk Üçlemesi - Film


Sağlam bir sanat filmi üçlemesi izledim ve deyim yerindeyse mest oldum.



Filmin ismini birçok kez sitelerde ve önerilerde duymuştum.Fakat bir türlü fırsat bulup izleyememiştim.Neyse ki tatilin gelişiyle zaman ayırabildim,geç bile kalmışım.İmgelerle dolu,anlatmak istediği şeyleri renkler üzerinden izleyiciye aktaran bu sanatsal film üçlemesini olabildiğince kendi tarzımda,spoiler'sız bir şekilde inceleyeceğim.

B L E U


Serinin ilk filmi ''Mavi'' hüznün en duru halini,bir trafik kazasında bestekar eşini ve küçük kızını kaybeden bir kadının yaşadığı acılar üzerinden anlatıyor.Kaybettiği şeylere karşı bu kadının ayakta kalma mücadelesi,kocasının bitiremeden gittiği bestesini ne yapması gerektiği konusunda vermesi gereken kararlar,hayatınında yaşadığı köklü değişiklikler...her şey mavi rengin hüznü çağrıştıran vurgularıyla bir anda sizi etkisi altına alıyor.

Mavi aynı zamanda Fransız bayrağındaki ilk renk.Yönetmen işlediği renklerle kişisel hayatlardan toplumsal mesajlar da veriyor.Örneğin serinin ilk filmi mavide Julie'nin geçirdiği travma sonrası her şeyi geride bırakarak özgürleşmeye çalışmasıyla bayraktaki mavi rengin ''özgürlük,eşitlik,kardeşlik'' kavramlarını işliyor.

Yönetmen Krzysztof Kieslowski'nin tarzını anlayabilmek için bu filmi izleyerek seriye başlamak önemli.Çünkü seri boyunca renge en çok vurgu yapılan,yönetmenin amacanı en iyi anlayabileceğiniz yapıtı bu.

Benim serideki en sevdiğim film Mavi oldu.Drama sevmemden öte sanat yönetmenliğine hayran kaldım.Kullanılan objeler,mekanların sanatsallığı,kameranın açısı,efektler....Oyunculuklar da olağanüstü.Hele başrol oyuncusu,filmin sonunda alkışlamak geldi içimden.

''Daima tutunacak bir şeyler bulmak gerekir.''



Azul - Song For The Unification of Europe


''kahveli dondurma'' denemek istiyorum!


B L A N C


Serinin ikinci ve en az beğendiğim filmi ''Beyaz'' 

Başrol oyuncusu kadını hatırladınız mı? Before serisinden,onun da yazısını yazmıştım: tık

Beyaz rengiyle aşk,sevgi ve intikam temaları işlenmiş.Üçlemenin ikinci filminde renge aşırı bir vurgu yapılmamış.Belki de gözümüz beyaz renge alışık olduğu için izleyici olarak pek fark edemiyoruz.

Karol Fransa'da karısından boşanmak durumunda kalan Polonyalı bir göçmendir.Her şeyini kaybetmiş ve batmış bir vaziyette ülkesine döner.İşte bundan sonra Karol'ın var olma ve intikam mücadelesi başlar.

Film eşitlik temasının üzerinde politik bir şekilde duruyor.Yargılanmalardaki adaletsizlik,ikinci sınıf insan muamelesi görme...film boyunca bu tarz bir havayı oyuncuların sergilediği mükemmel oyunculuklar sayesinde hissedebiliyorsunuz.




Zbigniew - The End




R O U G E


Üçlemenin son filmi ''Kırmızı'' Bize gizem,şüphe ve sevgi kavramlarını kırmızı renk üzerinden hissettiriyor.

Valentine genç ve ünlü bir modeldir.Bir gün yolda çarptığı köpeğin sahibiyle tanışmasıyla hiç ummadığı bir tipte kişiyle arkadaşlık kurmaya ve insanları onun sayesinde keşfetmeye başlar.

Üçlemenin bana kalırsa en heyecanlı ve kurgusu farklı filmiydi.Monoton bir film serisi olmasına rağmen bu film sanki size bir ekşının varlığını içten içe hissettiriyor.Sürekli neler olacağını merak eder bir halde buluyorsunuz kendinizi.Diğer filmlere göre bu açıdan kurgusu daha sağlam.



Zbigniew - Fashion Show1


Üç film hakkındaki görüşlerimi toparlarsam kısaca kitap gibi bir seri diyebilirim.Evet,gerçekten bana bunu hissettirdi.Bir kitap okurken hissedebileceğim her şeyi bu üçlemeyi izlerken gözlemledim.Çarpıcı sonlar,travmatik olaylar ve hakim olan hüzün duygusu renklerin büyüsüyle sahne sahne dokunmuş.

Herkesin beğenip sıkılmadan izleyebileceği bir seri değil.Oldukça yoğun ve monoton.Fakat zannımca film kültürünüzü gelişmek istiyorsanız şans vermeniz gereken bir üçleme.Her şeyiyle farklı ve özel.Daha önce böyle bir seri izlememiştim,tanıştığım için oldukça doymuş ve mutlu hissediyorum!

Çav.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder