Hava soğuk, ekose battaniyemi kucağıma serip uzandım. Bir şeyler izlemeye karar vermiştim ki ambiyans beni yazmaya itti. Ne haldeyim merak ediyorum.
Yeni bir mindset oluşturmaya çalışıyorum çünkü önceki tuzla buz olmaya çok müsait. Biri, bir şey, olumsuzluğu o'su dokunduğu an dağılıyordu. Sıkıldım. Dünya buna okay bir yer değil. Naif olmakta problem yok ama işlevsel mi? Zannetmiyorum. Terapistime sürekli ''ama onlar...'' diye cümle kuruyordum. Bana en sonunda dedi ki: Farkında mısın sürekli onlar gibi olmak istiyorsun. (Onları pek açmayacağım.) Evet çünkü böyle kazanıyormuş gibi hissetmiyorum ve kaybetmeyi sevmem. Hayatı yarış gibi mi görüyorsun derseniz ortada üzüntüm söz konusuysa evet. Katlanamıyorum üzülmeye blog. İniş çıkışlar muhabbetini biliyorum. Fakat sanki o kadar uzun bir zamanı melankoliyle geçirmişim ki artık sadece neşeyi hak ettiğimi düşünüyorum. Bunun bozulması beni öfkelendiriyor. Duygu durumlarda uzun süre kalmayı sevmiyorum. Geçmişle bağlarım hemen şu an kopsun istiyorum. Olmuyor. Olmayacak bir şeyi de istediğimi biliyorum. Fakat hem geçmişi hem bugünü aynı anda yaşamak katlanılmaz bir şey. Doğrusu ne bilmiyorum zaten duygularımda hep bir doğru-mantık arıyorum. Halbuki diğer insanlara karşı olabildiğince empatik yaklaşırım, en saçma şeylerini bile normal görürüm. İş kendime gelince prof. kesiliyorum. Hayır şu an buna üzülemezsin, hayır o kişiyi düşünemezsin, hayır şu an bunu yapmalısın...Değiştim ama buna eminim. Beni gerçekten yıkabilecek şeyleri artık daha büyük bir olgunlukla değerlendirebiliyorum. Karakteri güçlü biriyim blog hiç kem küm edemeyeceğim bu konuda. Hatta kendimi haddinden fazla tanıyor ve biliyorum. En depresif anlarımı hep buraya yazdım, yer yer gidip okuyorum. Kendimi tokatlayasım falan var. Kalk ayağa ya en güzel yaşların! Ne bu melankoli ne! O zamanlar da ondan haz alıyordum herhalde işte. Art arda yaşanan kötü tecrübelerimi şimdi daha sağlıklı değerlendiriyorum ve bu kendime olan sevgimi büyütmeme yol açtı. Her depresif dip anımdan sonra bir başarıyla taçlandırmışım. 17 En kötüsüydü mesela yine de o yıl ne lazımsa devam etmişim sonuçlandırmışım. 19 Felaketti ilk panik atak, ağlaya zırlaya da olsa dönemi kapatmışım. Kendimden hiç ödün vermemişim biliyor musun? Ne yaşanırsa yaşansın inançlarım ve benliğim öyle sağlam ki şu an bile koruyorum o Anılı. Fakat koruyamadığım bir taraf oldu blog. Kendime merkezlenmekten vazgeçtiğim, ideallerimi görmemi engelleyen o tarafımla defalarca karşılaştım; yeni meselem oluverdi. Duygularımın beni kontrol etmesine artık izin vermek istemiyorum, onları kontrol edebilecek kadar iradeli olmak istiyorum. Dev bir istek, benim gibi biri için radikal bile denebilir...Üst versiyonum olsa ne yapardı? Benim hayal ettiğim o Anıl bu durumla karşı karşıya kalsa ne yapardı? Bunu düşünüyorum, öyle hareket ediyorum. Çok şey istiyorum, şimdiden gerçek olduklarını görebiliyorum.
Hafif bir baş ağrım vardı, yazdıkça hafifledi sanki. Dijital günlüğüm iyi ki var. Burayı ve okuyanları gerçekten seviyorum. Bu konuda fazla düşünürsem gözlerim bile dolabilir, o derece.
Sizden haber almak istiyorum, yorumda buluşabilir miyiz?
Çav.
Sevgiler.
Aleyna Tilki bile arada doğru bir laf edebiliyormuş demekse. :) Bu sözüne tüm yüreğimle katıldım. Mucize sensin. O yüzden de kendine iyi davran herkesten önce kendine. :)
YanıtlaSilAhahahhsh ben seviyorum kendisini ya :D Değil mi ama? Siz de!
SilJoe seni görmek çok güzel, çok mutlu oldum! İlk defa duydum belki bahsetmişsindir ama zaman geçmiştir :) ''birisi bir kuralını çiğnedi'' ne kadar nokta atışı. Gerçekten böyle. Frustration'ı öfke veya hayal kırıklığı olarak biliyordum. Mutlaka bakıcam söylediğin isme merak ettim şimdi, teşekkür ederim! Bolca Sevgileeeeer.
YanıtlaSilNe mutlu banaaa :') Çok sevindim buna spontane yazmıştım, ulaşması gereken yere ulaşmış demek ki. ''Eşik'' güzel bir kelime oldu bu temaya, teşekkür ederim kendi adıma. Sevgiler, kendine iyi davran xox
YanıtlaSil