7 Haziran 2025 Cumartesi

Birtakım Dönüşler, Avukat Serzenişleri ile Niyetler

 Sex&City'e başlamıştım yazasım geldi. Bu pc garip geliyor. Ofiste kullandığım klavyeye alışmışım, elim tekliyor. Bayramı tek geçiriyorum. Az bir süre için yolculuk yapmak istemedim.  İstanbul sessiz ve sakin. Keşke hep böyle olsa. Kirli ve yorgun hissettiriyor her mesai çıkışı. Bir kaos içinde birkaç güzelliğe tutunarak ilerlemeye çalışıyoruz. Neyse.

Hayat nasıl gidiyor blog? Benim yerinde; aslında zor ve yorucu olsa da alışmışlık içindeyim. Avukat olmak alıştıkça kolaylaşmıyor, tam tersine sorumluluk alanın genişleyip iş yükün artıyor. Hallediyorum ama galiba. Bazen hiç istemiyorum biliyor musun? O mailleri cevaplamak, o telefonu açmak, o duruşmaya çalışmak, o hakime dert anlatmak...Sessizce günlerce durmak, insan sesi duymak istemiyorum. Sürecin bir parçası elbette. Düşünsene işin dert dinlemek, kişinin kendi çözemediği dertlerine çözüm üretmek üzerine bunu mükemmel şekilde yapmak. Hata kaldırmıyor bu meslek. Her hata gibi olan şeyde anksiyete krizi yaşamaktan mide hastası olmaktan korkuyorum. Kendime nefes almak için bir alan bulmam gerekiyor. Her meslektaşın bunu bulması lazım. Ben tekrar dergilere modaya falan döndüm. Yandaş mandaş da olsa Vogue almaya başladım. Kumaşlar, markalar, lüks...unutturuyor stresi. Bazen keşke bir şansım olsa ve sadece sevdiğim şeyden para kazanıp sabaha bir stresle uyanmasam diyorum. Öyle deyince karamsar mı geldi? Seviyorum mesleğimi merak etme. Kazanmanın hazzı, bir şeyi sonuçlandırdığında mutluluğu ve emeklerinin somut karşılığını almak; akıl oyunları ile sürekli tetikte olduğun bir avcılıktan beslenmek...bunları da yapıyorum, zevk alıyorum. Ne zaman bu zevkle konfor birleşecek biliyor musun? Kendime ait bir ofisim olduğunda. Bolca hayalini kuruyorum hatta hayalden öte planlıyorum. Diğerlerine benzesin istemiyorum. Sıkıcı bir ofis olmayacak. Kendine ait çözüm yöntemleri ve marka değeri olacak. Evet burası O'nun dilekçesi evet bu davaya O bakar denecek. Falcı 2027 yılını işaret etmişti. Tam benim hayallere denk gelen yıllar. 2027-2028'de burada ofis fotoğraflarımı paylaşmam için bana bir dua dilek bir şeyler gönderir misin? Tam şu an, aldım ve kabul ettim.

Ne kadar çok işten bahsediyorum. Çünkü başka bir hayatım kaldığını da söyleyemem. Uzun mesai saatlerinden bana kalan eve gelip bir şeyler yiyip yatağımda varoluşumu hatırlayarak dinlenmek. Ekstra enerji bulan kişilere hayranlıkla bakıyorum. İşten sonra spor falan. Öylesine yoruluyorum ki sabahları yakın diye işe taksiyle gitmeye başladım. Elimde olsa işte uyuyup kalkarım yarın geliyorum yol çekemem falan diye. Düşün. Bahsedilecek farklı şeylerim de var tabi de...

Yeni ev bakıyoruz sevgilimle mesela. Kiralar korkunç durumda biliyorum. Karşılayabileceğim kıvamda olanlarda da ben beğenmiyorum. Bir şeylerden feragat etmek zorundasın insanca yaşam için. Bulunduğum semtten ayrılasım yok o yüzden dar bir çevreden bakıyorum. İnsan kitlesi benim için çok önemli. İstabul'da kirayı eve değil güvenliğine veriyorsun aslında. O da birçok şeyden değerli; maaşımın yarısından fazlasını alan bir bedelden bile. Sıçrama yakalamak lazım. Bir şeylerin tutup seni zirveye atması lazım. Ya da biraz kötüleşmen, gözünü pek hale getirmen lazım. Yoksa İstanbul'da hayatta kalamazsın. Çok zengin tanıdım, hiçbirinin tertemiz bir hikayesi yok. Sermayeyle doğanları ayırıyorum. Gerçi onların bile yok. Ben mi neyi tercih ederim? Konforumu. Tam konfor ve full huzurlu bir hayat için ne gerekiyorsa yaparım. Eski Anıl ne derdi? Bence daha idealisttim. Kurallarım ve değişmezlerim vardı. Hayat deyim yerindeyse döve döve yıktı hepsini. Köşelerimi zımparalayarak ovalleştirdi. Biçimsizleştim. Yeni bir kap arıyorum kendime. Şu an sığdığım bir noktada değilim. Neyi seviyorum? Nasılım? Gerçekten ne istiyorum? İnan bu soruların bende cevabı yok. Yukarıda düşlediğim şeyler mi? Oyunun parçası gibiler. Azıcık derine inme, azıcık felsefe yapmak beni yorar. Maddeye döndüm...Belki de o yüzden sana tekrar yazmak istedim. Sen anlıyorsun neler dönüyor. Bir yandan da besliyorsun beni. Doymuş ayrılıyorum buradan. Yazmasam da arada kontrol etmem de bu yüzden. Hala okunuyorsun. Eski yazılar almış başını gidiyor. Ayda 3000 okunma hiç fena değil unutulmuş bir yer için. Alınma lafın gelişi "unutulmuş" diyorum. Burası benim dünyaya bıraktığım bir eser. Unutulmayacak.

Hava serinledi gibi, fanı kapattım. Yaz kış demeden sıcak kahve içtiğimden yavaşça bir yudum daha aldım. Biraz kitap okur bir korku filmi seçmiştim onu izlerim. Tatillerde sabahlama huyum değişmez. Geceleri seviyorum ben. Nispeten sessizlik, özgür iradenin ortaya çıkması, Tanrının seni daha çok duyduğuna inanmak ee bir de gece yemekleri tabi ki.

Aşağıya şu anki evimden çok random bir fotoğraf iliştireyim mesela bugün bunları yazarken nasıl bir yere bakıyorum gör; diğer foto da güncel hallerimden olsun.

Yazın bana, özledim sizi. Fikirlerinizle ışık tutun, parlaklığımı açın.

Sevgilerimle,

Çav.



Çok küçük olmasa bu evden çıkmazdım.


İstanbul Anadolu Adliyesinden. Favorim Çağlayan. 






11 Aralık 2024 Çarşamba

Avukat Olmak, Genç Yetişkinlik ve Birtakım Şeyler

Dün gece yazacaktım aslında ama bugüne sarktı.

Selam Blog, nasılsın? Yazmayı çok özledim sana.

İlk bir güzel haberi vereyim. Resmi olarak İstanbul Barosuna bağlı bir Avukatım artık. Bir yıllık ömrümden ömür götüren stajyerlik dönemim bitti. Önceki yazıda ne kadarını anlattım hatırlamıyorum. Neyse hiç hatırlayasım da yok. Kötülük, saf kötülük ve tek başına kalma deneyimini dibine kadar yaşadım. Büyüdüm blog. Genç yetişkinlik. Sıkıcı. Çok özlüyorum melankolik yazılar yazan, tek derdi kendisi olan ve basit şeylerle eğlenen bir ergen olmayı. Eski yazılara bir bakıyorum da o gün mutlu olduğum hiçbir şey şu an beni tatmin etmiyor hatta heyecanlandırmıyor. Şu an ne beni iyi hissettiriyor eskisi gibi karar veremiyorum. Para olabilir. Çok mu gerçekçi oldu? Fazla para, konfor, sevgilim ve dostlarım. Tamam işte. Bireysel hobilerime odaklanamaz oldum. Mesleğe geçiş de buna sebebiyet verdi. Artık kafamı hukuk dışında bir şeye yoramıyorum. Kitap okumuyordum mesela uzun zamandır şimdi yeni bir iş arama döneminde olunca 2 adet kitap aldım. İsimlerini merak ediyorsanız paylaşırım.

İş arama dönemi bunaltıcı. Her şey ürkütücü. Gelecek, gerçekler ve maddi imkanlar. Bir yıldır öyle az bir paraya çalıştım ki yazmaya utanıyorum. Kendi ihtiyaçlarıma ancak yetti. Şimdi daha yüksek maaşlara çalışacağım elbet ama piyasa çok acımasız. Bir sürü işsiz insan olmasından faydalanan egoist patronlar, işe göre düşük maaşlar ve kıtlık. Yolumu bulurum ben ama. Ne zaman bulmadım? Ne zaman başarılı bir şekilde buraya yazı yazmadım ki? Üniversiteye başlarken ağlıyordum bitirdim, stajyerken anam ağladı bitirdim, Avukatlığa başladım ağlıyorum ama en iyisi olacağım. Bende o kumaş var blog. Mesleğime uygun olduğumu, her ortamda kendimi ifade edebilen özgüvenimi ve zekamı biliyorum. Bunu gören, bu ışığa karşılık veren bir yeri hak ediyorum. 15 Madde belirledim kendime. Bu kıstaslar olmazsa bu süreci uzatırım. Her yere CV atmıyorum. İyice araştırıyorum. Ağzım kaç kere yandı. Korkunç mobbinglere maruz kaldım. Tek başıma kaç gece ağladım. No. Tekrarı olmaz. Beni travmatize eden şeyleri geri travmatize ediyorum artık. 

24 Yaşındayım. 25'e gireceğim Nisanda. İnanılmaz. Eski Anılın hayalinde şu an evi arabası vardı milyoner bir Avukattı. Fazla mı uçtum? Sanmıyorum ya. Olabilirdi, olabilir de. 

Bir sürü mevzu var yetişkin olmaya dair. Askerlik mesela. Apayrı bir şey. Dertlerime bak artık. Kocaman bir insan oldum. Avukat olmak da insana +5 yaş katıyor zaten. Öyle acayip dertlerle uğraşıyorsun ki bireysel hayatında paranoyaklaşıyorsun. Kıdem aldıkça geçer elbet böyle evhamlar. Vay be, Avukat oldum yazıyorum şu an bu blogda. Duygusallık.

Siz ne yapıyorsunuz? Bana genç yetişkinlik, bu yaşlar, iş aramak hakkında ufuk olmak ister misiniz? Sizden duymak beni mutlu eder. Burada mısınız ses verin!?

Sevgilerimle Blog,

- Anıl





23 Mayıs 2024 Perşembe

Gelişmeler 23.05.2024

 Bir anda başladım yazmaya. Çalışma hayatı çok yorucu blog. Hukuk çok zor. İnsanlarla uğraşmak çok zor. Memurlara laf anlatmak çok zor. Özel sektör çok zor. Zaman durmuyor gibi. Sürekli bir şeyler yapmam gereken ve bir şeylere yetişmem gereken bir sarmalın içindeyim. Kaçmak istiyorum ama kaçamıyorum. 

Mesleğe atılmadan önce de avukatlığın zor olduğuna emindim ama böylesini hayal etmiyordum. Tek tek anlatasım hiç yok çünkü kendime kural koydum mesai bittiği an iş adına konuşmak yok. Fakat mümkün olmuyor. Arkadaşlarımla tek sohbet konumuz bile davalar, dilekçeler ya da vs. şeyler. İmdat. Hobilerimi özledim. Kitap okumak ve yazmak bile itici geliyor artık çünkü zaten sürekli bunun içindeyim. 

Şimdi çok isyan edince mesleği sevmedim gibi oldu. Sana İstanbul'a geldiğim süreçten beri yaşadıklarımı anlatsam bana dersin ki ''Hala neden orada duruyorsun?'' Bu sorunun cevabı hala hayallerimde saklı. Beni üniversiteye sokan, mezun ettiren ve İstanbul'a getiren o hayallerimde. Şimdi geriye baktığımda pişmanlıklarım var blog. Mesela buraya sadece 1 haftalık için gelmişken bir anda iş bulup ev bulunca 2 hafta farklı arkadaşlarımda 3 ev gezdim. Yol bilmediğim kocaman bir kent, ben, valizim...Sonra kendi evime çıkıp elektriksiz kaldım. Diğer hafta işten bir geldim baktım hırsız girmeye çalışmış. Ne acelem varmış Allah aşkına? İşte kimse söylemiyor ki DURSANA. Öylece atılmışım. Zaten kanımda bu var, hızlı ve güdüsel başlamadığım hiçbir olay yok. Çok isterdim mantıklı-makul olmayı. Belki de benim başarma tarzım budur. Neyse. Sonra ilişkisel çok kötü bir dönemim oldu. Nasıl dayanmışım? O psikolojide öyle korkunç ötesi bir iş yerinde mesleğe atılarak ve tek başıma yaşayarak...Nasıl? Öpesim geliyor kendimi. Sonrasına bir mobbing deneyimi, fena...Çok tek kaldım blog. Zor anlarımda çok tek kaldım. Öyle buhran içindeydim ki...Böyle zamanlarda tek kalınca devam etmek zorunda olan siz olduğunuz için bırakamıyorsunuz hayatı. Eğer birisi tutsa bırakacaktım ucundan. Günün sonunda geldiğim yerden memnun muyum şimdi? Sayılır. Arzularım tam karşılığını bulamıyor. Çevrsel faktörler elbette etkili. Mental olaraksa hayal kırıklıkları fena. Yorucu bir şehir. Bazen sessizlik özlemi çekiyorum. Böyle sessiz, huzurlu ve sakin bir hayat nasıldı unuttum. Stresten vücudumun vermediği belirti kalmadı. Evimin küçüklüğünden yoga yapacak ferah bir alan bile yok. Bu noktadan zıplayacağım. Şükrediyorum bir çok şey için. İstediğim yerdeyim, bunu istedim ve istediğim her şeyi elde ediyorum. Bu kadar azimli ve tutkulu olmamı beklemezdim. Cittaslow bir şehirden buraya uçuşum sürüden atılmak gibiydi. Hallediyorum. Şimdi önümde daha önemli aylar var. Sevgilimle hayat kurmak, ruhsatımı almak ve kariyerimi maddi manevi arzu ettiğim noktayla taçladırmak. Bir de şu mentali toparlamak, kalıcı şekilde. Şans dileyin bana, size ihtiyaç duydum ki yazıyorum belki de. Hani böyle ''eski hayatı özlemek'', onda konfor bulmak.

Öyle spontane yazdım ki buralarda kim var en son ne yazdım neler oluyor bilmiyorum. Bu blog benim avukat olduğumdan haberdar olmayı ve yeni fotoğraflarımı görmeyi hak ediyordu. Değil mi?

Sevgilerimle,

Anıl

<3


En stajyer halim, Çağlayan Adliyesi.








9 Kasım 2023 Perşembe

Buradayım, tekrar.

Yazmaya ihtiyacım var. Tüm hissettiklerimi, tüm yaşananları ve neler düşündüğümü aktarsam sayfalar yetmez. Özetlemeye de gücüm yetmiyor. Bugünden devam edelim.

Evimin salonundayım. Loş ışığımı açtım. Yarın işe gitme kaygım yok. Son ofisten istifa ettim. Korkunç yorucu işlerinden, gerçekleşmeyen vaatlerden ve sezdiğim korkudan bıkmıştım. Kuş gibi hafiflerim derken şimdi yeni bir ofis bulma kaygısı içindeyim. Gelecek kaygısını omuzlarımda. Mesleğimde iyi olmak istiyorum. Kendimi hayal ettiğim yerde görmek için her şeyi yapmaya hazırım. Kaygılar için erken olsa da benim yapım bu. Yarın adliyeye gidip Ağır Ceza imzasını atacağım, her adımı kurguladım mesela. Susmayan kontrolcü bir beyin ile yaşamak ve ona rağmen yaşama sevgi ile bakmak zor. Deniyorum yıllardır.

Bir ilişkim var. Çok sevdiğim biri ile beraberim. Çok zor süreçler atlattık. Hala bazen karşılaşıyoruz bu zorluklarla. Hiçbir şeyi kolayca elde etmedim. Ha fırsatlar, şanslar, insanlar kolayca hayatıma girdi. Fakat hiçbir zaman çabasız bir şekilde duramadılar. Bazen ağlamam, bedel ödemem ve diretmem gerekti. Buna alışkınım fakat tükendiğimi hissettiğim noktalar oluyor. Öyle bir anda yine ne yapacağımı bilemedim, yazmaya kaçtım. Yalnız yaşamak bu yüzden boğucu. Kendi kendime konuşmak garip. İnsanlarla olmaya, aileye, arkadaşa ve sevgilime alışkınım. Tek başıma olmayı bazen katlanılmaz buluyorum. Kendimi sevmekle bir ilgisi var mı zannetmiyorum, bana uygun bir konsept değil. İstanbulda tek başıma yaşama hayalimi metropolün göbeğinde gerçekleştirmişken ne kadar farklı bakıyorum şimdi, ilginç geldi.

Uzun zamandır gerçekten mutlu hissetmiyorum blog. Gülmek, neşeli olmak vs. bambaşka. Yazdan beri öyle süreçler atlatıp hiç dinlenmeden hayata devam ettim ve hala devam etmek zorundayım ki bazen gün içinde ne yediğimi, neyin hoşuma gittiğini ve neler yaşandığını unutuyorum. Hafızam istemiyor. Siliyor. Kontrolcü yapım böyle zamanlarda hat safhaya çıkıp hayatta kalma güdülerimi kendine getiriyor. Dur! Dağılamazsın! Çevrendeki herkesi ve her şeyi düzelt ki onlar da dağılmasın! Bu sefer bırakasım var ama yapamam. Sabah yapmam gereken her şeyi yerine getireceğim. Gözükmeyen bir üzüntüyle.

Yazarken her şey daha dramatik, gece söylenen her söz daha ağır ve sabah olduğunda işler basitleşecek. Fakat güneş doğunca dikkatimizi dağıtan tüm uyaranlar sustuğunda aslında neler olduğunu idrak ediyoruz. Etmişken yazayım kaybolmasın, okurum. Bunu istedim.

Sizlerden de duymak isterim.

Çav. 

5 Aralık 2022 Pazartesi

Bir mucize bekledim meğer mucize benmişim.

 Hava soğuk, ekose battaniyemi kucağıma serip uzandım. Bir şeyler izlemeye karar vermiştim ki ambiyans beni yazmaya itti. Ne haldeyim merak ediyorum. 

Yeni bir mindset oluşturmaya çalışıyorum çünkü önceki tuzla buz olmaya çok müsait. Biri, bir şey, olumsuzluğu o'su dokunduğu an dağılıyordu. Sıkıldım. Dünya buna okay bir yer değil. Naif olmakta problem yok ama işlevsel mi? Zannetmiyorum. Terapistime sürekli ''ama onlar...'' diye cümle kuruyordum. Bana en sonunda dedi ki: Farkında mısın sürekli onlar gibi olmak istiyorsun. (Onları pek açmayacağım.) Evet çünkü böyle kazanıyormuş gibi hissetmiyorum ve kaybetmeyi sevmem. Hayatı yarış gibi mi görüyorsun derseniz ortada üzüntüm söz konusuysa evet. Katlanamıyorum üzülmeye blog. İniş çıkışlar muhabbetini biliyorum. Fakat sanki o kadar uzun bir zamanı melankoliyle geçirmişim ki artık sadece neşeyi hak ettiğimi düşünüyorum. Bunun bozulması beni öfkelendiriyor. Duygu durumlarda uzun süre kalmayı sevmiyorum. Geçmişle bağlarım hemen şu an kopsun istiyorum. Olmuyor. Olmayacak bir şeyi de istediğimi biliyorum. Fakat hem geçmişi hem bugünü aynı anda yaşamak katlanılmaz bir şey. Doğrusu ne bilmiyorum zaten duygularımda hep bir doğru-mantık arıyorum. Halbuki diğer insanlara karşı olabildiğince empatik yaklaşırım, en saçma şeylerini bile normal görürüm. İş kendime gelince prof. kesiliyorum. Hayır şu an buna üzülemezsin, hayır o kişiyi düşünemezsin, hayır şu an bunu yapmalısın...Değiştim ama buna eminim. Beni gerçekten yıkabilecek şeyleri artık daha büyük bir olgunlukla değerlendirebiliyorum. Karakteri güçlü biriyim blog hiç kem küm edemeyeceğim bu konuda. Hatta kendimi haddinden fazla tanıyor ve biliyorum. En depresif anlarımı hep buraya yazdım, yer yer gidip okuyorum. Kendimi tokatlayasım falan var. Kalk ayağa ya en güzel yaşların! Ne bu melankoli ne! O zamanlar da ondan haz alıyordum herhalde işte. Art arda yaşanan kötü tecrübelerimi şimdi daha sağlıklı değerlendiriyorum ve bu kendime olan sevgimi büyütmeme yol açtı. Her depresif dip anımdan sonra bir başarıyla taçlandırmışım. 17 En kötüsüydü mesela yine de o yıl ne lazımsa devam etmişim sonuçlandırmışım. 19 Felaketti ilk panik atak, ağlaya zırlaya da olsa dönemi kapatmışım. Kendimden hiç ödün vermemişim biliyor musun? Ne yaşanırsa yaşansın inançlarım ve benliğim öyle sağlam ki şu an bile koruyorum o Anılı. Fakat koruyamadığım bir taraf oldu blog. Kendime merkezlenmekten vazgeçtiğim, ideallerimi görmemi engelleyen o tarafımla defalarca karşılaştım; yeni meselem oluverdi. Duygularımın beni kontrol etmesine artık izin vermek istemiyorum, onları kontrol edebilecek kadar iradeli olmak istiyorum. Dev bir istek, benim gibi biri için radikal bile denebilir...Üst versiyonum olsa ne yapardı? Benim hayal ettiğim o Anıl bu durumla karşı karşıya kalsa ne yapardı? Bunu düşünüyorum, öyle hareket ediyorum. Çok şey istiyorum, şimdiden gerçek olduklarını görebiliyorum.

Hafif bir baş ağrım vardı, yazdıkça hafifledi sanki. Dijital günlüğüm iyi ki var. Burayı ve okuyanları gerçekten seviyorum. Bu konuda fazla düşünürsem gözlerim bile dolabilir, o derece.


Bir mucize bekledim, meğer mucize benmişim. (Aleyna Tilkinin bir tweeti eveet)

Sizden haber almak istiyorum, yorumda buluşabilir miyiz?

Çav.

Sevgiler.

26 Temmuz 2022 Salı

Yaz, Astroloji ve Birtakım Haberler

 ''The Lost Daughter''ı izledikten sonra bana bir yazma isteği geldi. Yunan adaları, güzel sinematografi ve hisli senaryo...artblock yazı yazanlarda da oluyor bence. Kıramıyorum bir türlü. Kırmak istiyor muyum? Onu da bilmiyorum. 

Önceki yazıda İstanbuldan bahsetmiştim uzunca. Staja gittim, birçok yeni tecrübe, insan, olay...Bir anda hepsini yazınca ''too much information'' gibi geldi, yayımladıktan birkaç saat sonra sildim. Böyle bir döngünün içindeyim. Yazmak istiyorum ama bir şey beni itiyor, yazdıklarımı beğenmiyorum siliyorum. Sanırım yazmak hep biraz kendine yaklaşmak, kendini deşmek hatta bir anlamda. Bunu istemiyorum belki de. Hayat çok hızlı akıyor, yetişmek gereken çok şey var...seneye mezun oluyorum mesela planlamam gereken bir hayat beni bekliyor. Bu akış içinde yazmak, daha doğrusu benim yazmaktan anladığım, hep bir miktar inziva gerektiriyor. Çünkü melankoliden besleniyorum. Roman, senaryo, blog yazısı ne olursa olsun biraz o ruh halinde olmam gerekiyor. Şu an pek değilim ama dedim ya filmin etkisiyle yansıtma yapıyorum. :)

Yaz kendini gösterdi. Son iki üç gündür felaket sıcak. Tatilde değilsen sıcakların anlamı yok o yüzden memnun değilim. Pek bir şey yaptığım söylenemez. Astroloji bilgimi ve ilgimi gelire çevirmeye çalışıyorum yavaştan. Geri dönüşler çok güzel blog bu kadar beklemezdim. Ocak ayından beri aktif olarak ilgileniyorum, kendi çapımda okumalar yaptım videolar izledim haritam da oldukça yatkın...hayatmın şu an önemli bir kısmını kapsayan bir hobi. Ha ben belki tanıyorsundur dönem dönem çok sevdiğim şeyleri buz gibi bırakabilirim. Bu sefer farklı, beni olgunlaştırdığını hissediyorum. Uzun zamandır yapmam gereken bir şeyi bulmak gibi. Reklam geçeyim mi izninle?

AD: Doğum haritası/ Solar Harita (1 yıllık öngörü haritası)/ Lunar Harita (1 aylık öngörü haritası) danışmanlıkları almak istersen bana hopefulsalad@hotmail.com adresinden ulaşabilirsin. Detayları paylaşırım! (Ses kaydı yoluyla yorum yapıyorum tanışmış da oluruuz!)

Cumartesi abimin nişanı var. İnanılmaz geliyor. İlk kez bizim çekirdek aile olarak böyle bir olayımız var. Gün boyu sadıç(?) olacağım. Kıyafet seçmek ne zormuş, hepimizde biraz gerginlik var. Umarım her şey güzel geçer, mutlu bir başlangıç yaparlar. Çok tatlılar görmen lazım...

Özellikle İstanbul tecrübesinden sonra daha güçlü biri olduğumu düşünüyorum. Ruhsal anlamda toparlamaya vakit bulamadığım bazı şeyleri atlattım. Akışta kalmanın en büyük ilacı çalışmak. Ne iş olursa olsun bir odağının olması. Stajdayken cildim daha güzeldi mesela, şimdi yine saçma sapan sivilcelerle uğraşıyorum. İnsan kendine aşırı odaklanmamalı diye bundan diyorum. Halledeceğim. Birkaç meseleyi daha çözdükten sonra çok ferah bir akla erişeceğim. Büyük bir sözden ziyade bir plan bu inan...

Siz nasılsınız? Her defasında burada mısınız diye yoklayasım geliyor. Eski yazılar hala okunuyor. Bazılarına bakınca bir ''çocuk'' görüyorum. Çok kırılganmışım blog. Çok üzülmem, çok dert etmem ve çook hisli olmam ne normalmiş. Yine de her zaman kendim olmuşum. Hiçbir tecrübenin ''ben de onlar gibi olacağım''a evrilmesine izin vermemişim. Tipim...ay bence o felaket eski fotoğraflara bakınca ağağağ diye çığlık atasım geliyoor :D

Benden haberler bu kadar :) Bir ara film konuşayım yine. En sevdiğim biliyorsun. Bu yıl pek izleyemedim yoğunluktan gerçi ama çıkar yine.

Sizden haberler almak beni mutlu eder!

Kendinize cici davranın.

Çav.






11 Nisan 2022 Pazartesi

22. Yaş Yazısı

Nasılsın blog?

İçimden yazmak geldi. Bu his uzaklaşmadan işe koyulayım bari dedim.

5 Nisan doğum günümdü. 22 Yaşına girdim. Her doğum günümde özel yazı yazardım, kaçtı artık ama yine de bu yaşa da değinmek istedim. Kendime öyle güzel bir arşiv oluşturuyorum ki aslında şöyle 30'lara geldiğimde ilmek ilmek yaşamımı gördüğüm bir defterim olacak. Ben 30 olunca dünyanın hali ne olur bilmiyorum tabi ama...bloğu arşivlesem mi? overthink geldi durduk yere lol.

Doğum günüm güzel geçti, arkadaşlarımla eğlendim, şarabımı içtim, dans ettim, uyumadan önce meditasyonumu yaptım...21 Benim için hem en zor hem en güzel yaştı. Çok değiştim blog. Karantinadaki ben ve sonraki ben bambaşka insanlar sanki. Her yaşta ''geçen seneki gibi değilim'' hissi olurdu ama bu farklı. Tip olarak da çok değiştim çünkü. Uzun yıllar görmeyenler ohoo sana ne olmuş vs. oluyor mesela. Kilo aldım, yüzüm daha bir oturdu...büyümek işte aslında. Sosyalleşemediğimiz bir dönemden sosyalleşmeye ani geçişimizin de bu değişimde payı elbet var. Yeni eve çıkmak, yeni ilişkiler, arkadaşlarımla sonunda yüz yüze olmak, planlar, akademi...Her şey dolu doluydu. Zorlanmadım diyemem. Her şey çok yoğun, gerçek ve yer yer inciticiydi. Bir şekilde devam etmeyi öğretti bana hayat. Sen ne yaparsan yap o gün ya gül ya ağla her şeyin kendi içinde devam ettiğini öğrendim. Bu yaş bunun için vardı sanki. ''Büyümenin Sancısı'' isimli kitap bu yaşa kapak olabilir. Sorunların çözümü bir yerden sonra sana bakıyor. Sürüne sürüne de olsa bitirdim bir şekilde ama işte şimdi geriye dönüp baktığımda yaptığım her şey için memnun hissediyorum, pişmanlık bana göre bir şey değil zaten. Sadece bir de şunu öğrendim ki hayat aynı zamanda bir matematik. Hisleri güçlü biriyseniz bu matematiği lehinize çevirebileceğinizi düşünürken bazen zannetmekle kalıyorsunuz. Oyunu kuralına göre oynamanın gerektiği tiplemeleri belirledim aklımda. Pratikte göreceğiz. 22'de hislerimi biraz daha gölgeleyip mantığımı açığa çıkaracağım, hope so.

Kendim hakkında neyi seviyorum biliyor musun? Ne yaşarsam yaşayayım ki bazen gerçekten ağır hissettirenleri de oluyor, her şeye rağmen ''idealize ettiklerim''den kopmuyorum. Benim onların geleceğine inanacımdan hiçbir şey, hiç kimse alıkoymuyor. Daha pozitif bir insana dönüştüğüm doğru. Bunun güzel şeyler yaşadıktan sonra gerçekleşen bir şey olduğunu sanırdım fakat tam tersiymiş. Evren deneyimler sunar sen içinden geçersin sonra nasıl yorumlarsan hafıza onu öyle alır. Kendimi yaralamayı reddetmeye çalışıyorum. Kafam susmadığında onu mantık dizginine almak için uğraşıyorum. Bunda geliştim de. Bazen bazı şeyler sadece olur, bazı insanlar kötüdür, bazı olaylar yaşanmalıdır ve bazen böyle biri olmalısındır...akışta kalmak ne kadar önemli, o akışa tutunmaya çalışıyorum ve hiç de fena değilim.

Geçen tumblrdan biri çok güzel bir mesaj yapmış, uzun yıllar takip ettiğine ve benim onun hayatını değiştirdiğime dair...güzel dileklerde de bulunmuş. Öyle bet bir anda okudum ki gözlerim doldu. Duygusal bir eramdaydım zaten. Beni hala takip edenlerin, okuyanların olduğunu görmek bana geçmişimi hatırlatıyor; kendimle aramda olan bağı inşa ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim...göz dolması deyince hiç ağlayamıyorum biliyor musun? çok kırıldığım bir anda bir kere ağladım genelde hep olmaması gereken anlarda oluyor zaten bu sefer de otobüstü...yoksa tenhada ühüleyip irl ben ağlamam diyen bir tipim. Ağlamak kötü bir şey olduğundan değil gerçekten zor ağladığımdan. Sadece içime aktığını hissediyorum ya da öfkeye dönüştürüyorum. Belki üzerine çalışılabilir bir konudur çünkü kolay ağlayabilenlerin daha sağlıklı duygular yaşadığını gözlemledim. Daha ''duygusal'' değiller ama orası ayrı, duygusal olmak empatikliktir. İnsanlar karıştırabiliyor...bu da böyle bir anektod olsun.

Yeni yaştan beklentiler mi?

Manifestlerimde saklı kalsın. :)

Hepinize sıkıca sarılıyorum,

çav.

***

Bunu iki gün önce yazıp bırakmışım. Şimdi ders dinlerken aklıma düştü ''aa bir şeyler karalamıştım sanki'' oldum. Okudum şöyle bir, ekleyecek bir şey göremedim. Finaller gümbür gümbür geliyor. Hiç sevmiyorum çalışmayı yalan söyleyemeyeceğim. Yine de yapmam gerekeni yapmam gereken zamanlar. Lütfen bana şans dileyin enerji yollayın şu sene ders bırakmadan su gibi aksın geçsin :( 

Hadi kaçtım!