21 Kasım 2019 Perşembe

buradayım


Uzun zamandır yazmadım.Her şeye olan hevesim bir nebze yok olmuşken bloğumdan vazgeçmek istemedim.Daha iyi hissedene kadar blog yazmak yok dedim kendime ama bu günleri de okumak istiyorum ilerde,mutlu olduğum bir zaman diliminde.

Bir haftalık ev tatilinden sonra yurda döndüm.Bu dönüş en zoru oldu.Hiç gitmek istemedim,yatağıma yatıp öylece günleri devirmek istedim.İlk kez bu kadar her şey gözümde anlamsız olmuştu.Ne geleceği umursadım ne de bu noktaya gelene kadar yaşadıklarımı.Bayağı çöktüm blog.Daha önce böylesini bir kez yaşamıştım ama kendi evimde olunca bu kadar da ağır gelmemişti.Evden ayrı olmak,konforsuzluk,yeni şehir vs. hiçbirine alışamadım.Alışamamaktan çok benimseyemedim.İki ay geçmiş ama bana iki yıl gibi geldi bu zaman.Hala da yavaş geçiyor.Bir sonraki tatili ve eve dönüşü bekleyerek de yaşamak istemiyorum.Ailem iyi ki var,hep yanımda oldular bu süreçte.Çözüm ürettiler,anlamaya çalıştılar.Fakat günün sonunda insan kendini bilir,insan kendine neyin iyi geleceğini her zaman bilir.Şimdi de biliyorum ama istediğim şeyler bugünkülere öyle zıt ki...Önceleri kendimi bu denli kötü hissettiğimde işin içinden çıkmak için çabalardım.Yazardım,şarkı söylerdim,dans ederdim belki ama çabalardım.Bu öyle bir his değildi.Tekrar iyi olmayı ve mücadele etmeyi istemedim.Söylediğim kadar yaşadıklarım bu sefer,melankoli katmadım ilk defa inan ki.

Böyle bir kafadayken çözümlü sorunlar da çözümsüzleşiyor insanın kafasında.Sabırsız bir ruhum var.Çabuk öfkeleniyorum olaylara.Bir an önce bitsin,bir an önce olsun istiyorum her şey.Haklıyım da aslına bakarsan.Bu sefer kendime sonuna kadar hak verebiliyorum.Yine de ideallerim için de çabalamak en büyük hedefim.Burada beni tutan tek şey hukuk eğitimi şu an.Bu yılı atlatırsam seneye güzel bir eve çıkacağım,bu yurdun ve insanların bana verdiği rahatsızlıktan temelli kurtulacağım.

Vize haftası arasında gittim eve.Bugün vizeler bitti.Derslerimiz dönemlik olduğundan iki tane olduk.Almanca güzel geldi.Romayı olduk bugün,ondan da güzel bir not alacağımı düşünüyorum.Ocakta hepsi olacak bir de dönemliklerin finalleri.Asıl eğlence o zaman anlayacağın.Şimdiden tekrar etmeye başlayacağım bir de bir dersin uzun bir ödevi var,avukatla röportajlı,mahkeme izlemeli falan.Haftaya onu halledersem kafam baya rahat edecek.Hatta izleme kısımlarına yarın başlayabilirim direkt,bakalım.

Geleceğin bana eskisi gibi heyecan vermesini istiyorum bir de yine eskisi gibi daha fazla hayal kurabilmek.

Öyle işte blog.''Buradayım'' demek için yazılmış bir yazı oldu,çook daha güzel enerjili yazılarda görüşmek üzere!



çav.

4 Kasım 2019 Pazartesi

*Büyümenin Sancısı // Deneme


Büyümenin Sancısı

Düşüncelere daldığım oluyor sık sık.Bazen çocukluğuma iniyorum bazense birkaç yıl önceye ve hep aynı sancıyla karşılaşıyorum.Ne oldu bana böyle?Nereden nereye gelmişim ben?Akdenizi özlüyorum en çok,bazense okyanusu da tatmak istiyorum.İnsanım işte,kararısızım,büyüyorum,değişiyorum.
Kozalakta kelebek olmayı bekleyen tırtıl kadar sancılı geçiyor ömrümüz.Hatta ona çok benziyoruz.O da doğmayı seçmedi biz de.Evet,belki seçtiğimize inananlar da vardır.Fakat farkında değilken yaptığımız seçimlerin anlamı ne? Nerede doğacağımızı,kim olacağımızı seçemedik;tıpkı kelebek olmayı seçemeyen tırtıl gibi.O bir gün yaşayacak,diyebilirsiniz ama kelebek için bir günün bizim tüm ömrümüzü kapsamadığını nereden bilebiliriz? Sonsuzluktan korkuyoruz,çünkü sonsuz olmadığımızı biliyoruz.Geçmişe dalınca geliyor aklımıza aldığımız yaşlar.Ne korkunç.Yaş almak ne korkutucu!Ben sonsuza kadar yaşamak istemiyorum ama ölesim de yok.

Yaşadığımız iyi kötü her şeyi ‘’tecrübe’’ diye adlandırıyoruz.O bisikletten düşüp dizimizi yaralamalıydık ki bir daha düşmemeyi öğrenelim,bazı insanlardan uzaklaşmamız lazımdı ki kendimizi bulalım;o ilişki de bitmeliydi çünkü artık bize zarar veriyor.Bir ton tecrübe diye adlandırdığımız hayatın olay silsileleri.Tecrübe deneyim demekse ve her deneyimden ders çıkarmamız gerekiyorsa neden sanki sürekli aynı olayların farklı şekillerini yaşıyoruz? Deneyim bitmeyen bir şeyse hangi noktada ‘’öğrendik’’ diyeceğiz? Büyümek işte bu belirsizliği yüzünden bende bir sancı uyandırıyor.

Yaşam bir ucu doğum bir ucu ölüm olan bir çember misali durmaksızın dönüyor.Dünya da ona eşlik ediyor.Bu dönüşleri ancak midesi hassaslar hissediyor.Ancak midesi hassas olanlar,daha önce midesine darbe yemişler hissediyor bu bulantıyı.Her şeye karşı bir tiksinti,uzaklaşma isteği ve büyümenin sancısını her hücreleriyle hissediş…Ne kadar naif ama bir o kadar acınası insanlar,çemberi kırmaya çalışan cüretkar isyankarlar.

Bu çemberin enerjisi nereden geliyor dersiniz? Zaman.Ne bilinmez bir kavram.Elle tutulmaz,koklanmaz,tadılmaz…sadece saat denilen bir aletle ölçülür.Ona göre yatıp kalkıyoruz.Bedenlerimiz ona uygun yaşamak zorunda olsa da peki ya ruhlarımız? Benim ruhum zamansız.Şu anda, yazarkenki zamanım bunu yazarken geçmiş oldu ve gelecek yazdığım bu kelime ise o her şeyden çok beklediğimiz ‘’gelecek’’.Ben hangisinde varoldum şimdi? Hangisi bana yaş kattı? Her biri bir sancı eklemekten ibaret.Zaman sancının duygusuz yoldaşıdır.Sancılar zamandan güç alır.İnsanlar bunu hafifletmek için ‘’Zaman her şeyin ilacıdır.’’ Demiştir.Gerçekten öyle mi? Yoksa bu ilaç sadece bir yanılsamadan mı ibaret? Olmayan bir şey bize nasıl yardım ediyor olabilir?

Sancılara ihtiyacımız da var aslında.Zihin üretirken en çok ondan güç alıyor.Yazarları düşünelim.İntihar eden yazarları.Yani çemberden midesi bulanıp onu kırmaya çalışanlar.Her biri özel birer ruh,kalemlerini hayranlıkla okuyoruz.Virginia Woolf örneğin.Mental rahatsızlığı onu büyüten en büyük sancıydı.Yazmasına ve hayal etmesine yarayan en büyük etkendi aynı zamanda.Woolf’u bugün dünya çapında tanınan bir fikir insanı ve yazar yapan neydi? Yine onu ceplerine taş doldurup dereye girmeye zorlayan sancıları.Sancılar,dost musunuz düşman mı? Yoksa bu sadece bizlere mi bağlı?

Büyümek ne kadar kaçınılmazsa sancıları da öyle.Ben öğretmek için yazmıyorum.Bu bir kabullenişin yazısı.Çemberin her bir parçasını kabulleniş.Sancılarla sevgileri,insanlarla hayvanları ve gözyaşlarıyla kahkahaları.Her şeye karşı bir kabulleniş manifestosu…

Talha Anıl Ateş
Hukuk Fakültesi // 1.Sınıf 

(Okul dergisine katılmak üzere yazdığım bir yazı.)