28 Mayıs 2017 Pazar

Miskin Bir Hafta ve Planlar ☕


Bu haftanın özeti.


10.Sınıf ile bütün bağlarımı koparmış oldum.(Her sınıfımı dediğimde açıklama yapma gereği duyuyorum,hazırlık da okudum :')) Yazılılar,performanslar hepsi bitti.Üstümden nasıl bir yük kalktı anlatamam.Oh be! Ortalamamı da yükselttim.88.9 Şuan.Geçen döneme ve yıllara göre düşük,90'dan aşağı inmemiştim ama şükür diyorum.İkinci dönem psikolojik olarak zordu,bunu başardığım için bile kendimi tebrik ediyorum.Konu hedefler olunca bende akan sular duruyor.

Klasik, her okulun son haftaları olduğu gibi biz de gün boyu film izleyip lak lak yaparak geçirdik.Tabiki de bazı hocalarımız ders işledi.Neyse dedik,direnelim biticek,vardır onların da bir bildiği..Hatta ben de şöyle bir şey oldu saçma sapan bir test çözme isteği geldi içime.Yazılı haftası ders istemiyorum diye ağlıyodum; okul kapanıyo benim ders çalışasım var,manyaklıkk beleş.

Bu hafta aşırı güzel bir şey olduğğğ.Hanna'nın gönderdiği paket geldi.Doğum günüme özel hazırlamıştı taa 1 ay önce.Cuma günü elime ulaştı.Nasıl mutlu oldum anlatamam,alelacele bir video çekip müko ingilizcemle tişikkir ettim.Bayılıyorum bu kızın sanatsal yönüne,görmeniz lazım; elcağızlarıyla Frida işlemiş benim için.Giyip gezmeye çıkmak için sabırsızlanıyoruuuum '-' Bakalım ben onlara neler göndereceğim,kararsızım..




Ramazan geldiğğ.Dini açıdan sevdiğim insanların salaklıklarını görünce sevemediğim bir ay oluyor.Oruç tutmaya çalışan biri olarak ateistlerin saçma sapan dalgalarından hoşlanmadığım gibi mükemmel müslüman arkadaşların da din polisliği oynamasından nefret ediyorum.

Şu dünyadan tek beklentim kimsenin kimsenin hayatına müdahele etmeden yaşayabilmesi.Bu kadar zor olmamalı.İçen içsin,oruç tutan tutsun..kimin ne yaptığından size ne yahu!? Hayatınız bir başkasının ne yaptığını irdeleyecek kadar minik çaplı olmasın.

nys.

Orlando'yu okumaya başladım.Virgiana Woolf'un kalemine bir kez daha aşık oluyorum.Öyle bir anlatıyor öyle bir yaşattırıyor ki onun kitaplarını okumaya başladığım an fiziksel dünyadan kopuyorum.Ayrıca galiba en sevdiğim kitabı bu olacak.Hakkında yazmak için sabırsızlanıyorum!

Bir de bu hafta boyunca Noragami'nin ikinci sezonu olan Noragami Aragoto'ya başladım.Sekizinci bölümdeyim.Onun dışında bol bol film izledim.Bu açıdan aşırııı verimli bir haftaydı,tatmin olmuş bir şekilde kapatıyorum!

Yaz yaklaştıkça aklımda yapılacak bir ton şey dolaşıyor.Öncelikle SPOR.Dersten bile önce şuan.Bu ayva göbeğini acilen yakmalıyım.Annem yüzmeye gitmemde ısrarcı,hmm okey ama benim fitness merkezi tarzı bir yere gidesim var.Yüzme biraz üşendirici ve kariyer odaklı geliyor nedense.Sabah kalk ıslan,ıslak ıslak geri dön,bacakların kopsun...sanki bir salona gidersem daha hızlı kilo verip vücut yapabilirmişim gibi geliyor.Zaten bir spor dalında iyi yerlere geliyim diye bir iddiam yok,maksat sağlık ve dış görünüş.Buna şimdilik ''bakalım'' diyelim.

İkinci öncelik de DERS.Geçen sene Japoncadan bir arkadaşımla kütüphaneye ders çalışmaya gidiyoduk.Benimle yaşıt.Tabi ben rahatım geriden geliyorum derslerim daha lay lay lom.O deli gibi test çözüyodu.Hop Anıl bey siz de geldiniz 10. sınıfa,sizi de görelim şimdi.Ailede popülerim şuan.Sırada benim geleceğimi çizme sorunsalı var.Abim bitti şimdi ben sonra Pınar hanım. 

SEYAHATLER.Bu yaz çok var.Tatile gitme planları yaptık,İzmir'e mutlaka gideceğim bir de memlekete gitmek eklendi.Osmaniye'yi yıllardır görmüyorum.Böyle kendimi bildiğim bir yaşta oraları tekrar görmek çok garip ama hoş olacak.Orada blog yazmak,instagram kurcalamak...zaman aşırı hızlı geçiyor.

Top 3 bu şekilde.Bunlar aksamadan gerçekleşirse yaz benim için bitmiştir zaten.

Görüşürüz!xox







26 Mayıs 2017 Cuma

Anne Frank'in Hatıra Defteri - Kitap 📖


12 Haziran 1942 = Anne'in yazmaya başladığı tarih.

Yazılıları aradan çıkardıktan sonra elim ilk önce en merak ettiğim kitap olan Anne Frank'e gitti.Çoğu bölümünü okulda olmaklar birlikte evde de ara sıra okuyarak bir haftadan daha az bir sürede bitirdim!

Kitap aslında Anne Frank'in günlüğünün düzenlenmiş,derlenmiş hali.Anne Frank yahudi bir ailenin en küçük kızıdır.Hitlerin Avrupa'da estirdiği terörden en çok etkilenen yahudiler olmaya başlayınca ailesiyle beraber babasının bürosunun arka tarafındaki ''arka ev'' dedikleri yere sığınırlar.Bu evde kendi çekirdek ailesi (Annesi,Babası ve Ablası) daha sonra da bir başka aile ve sonları iki kişinin daha eklenmesiyle savaş bitene kadar durabilecekleri güvenli,diğer yahudilere göre şanslı bir ortam oluştururlar.Anne ise savaştan önce başladığı günlüğünü yazmak için burada daha fazla zaman ayırır.Çünkü önündeki koca iki yıl bu küçük yerde geçecektir.

Hatırlar mısınız? Daha önce Zlata'nın Günlüğünü yazmıştım.O da Bosna Hersek soykırımı sırasında küçük bir kızın tuttuğu günlüktü.Şunu anladım ki Dünyada hiçbir şey değişmiyor,çirkinlikler de güzellikler de sonsuz.1942'de Anne yazdı 1995'lerde ise Zlata...

İşin bir diğer kötü yanı da şudur ki zamanında vahçice bir muamele gören Yahudiler bugün Filistin'de bir soykırım yapmaya çalışıyorlar.Kitapta okuduğum bir yerden de anladığım kadarıyla dinlerinin onlara göre getirdiğini düşündüklerini gibi yahudileri ırk olarak görüp egolu bir tavır sergilemeye devam ediyorlar.İronik.

Yanlız yahudilerin mükemmel çalışkan oldukları konusunda kimsenin karşıt görüşü olamaz.Kitabı okurken bunu bir kez daha anladım.Her sorunlarına o kadar pratik çözümler bulup her halükarda o kadar sıkı çalışmışlar ki şuanda dünyayı yönetmelerini garipseyemiyorum.Çalışan demir pas tutmaz diye boşuna dememiş atalarımız.

Kitaba dönersem Anne'nin ruh hali zaman zaman beni çok depresifleşti.Onu bazı yerlerde o kadar iyi anladım ki omzuna dokunup ağlama demek istedim.Ergenlik zor iş,hele kapalı bir kutu içinde bunu yaşamayı hayal dahi edemiyorum.Delirirdim.

Size bir uyarıda bulunayım kitabı aldıktan sonra arka kapağını okumayın!!! Sakın!!! Çünkü çok ağır bir spoiler var.Ben bu spoiler'ı ta sonlara doğru yedim ve moralim dağıldı.Yine de bitirdim ve yine de aynı şoku yaşadım.Kitabı bitirip kitaplığıma koyduğum an iki üç dakika etkisinden çıkamadım.Öyle bombok kaldım.Resmen gerçekten yaşamış bir kız çocuğun günlüğünü okumuş ve işin kötüsü ona hiçbir şekilde destek olamamıştım.




''Beni oyalayan tek şey,ders çalışmak ve öğrenmek.En çok bunu yapıyorum.''



''Bırakıyorum ve ne olacaksa olsun diyorum; ders çalışmaktan ve her şeyin sonunun iyiye varacağını ummaktan başka bir şey yapmıyorum.''


''Korkuları olan yalnız ve umutsuz kimseler için en iyi çare dışarıya çıkmaktır,yalnız kalabileceği,gökyüzü,doğa ve Tanrıyla baş başa kalabileceği herhangi bir yere gitmektir.İnsan,ancak o zaman her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu hissedebiliyor.Tanrı'nın insanları,sade ve güzel doğada mutlu görmek istediğini anlıyor.'' :')



*Anne Frank'ın yaşadığı ''arka ev'' şuanda Amsterdam'da müzeye dönüştürülmüştür.İçerden fotoğraf çekmek yasakmış.Umarım bir gün ziyafet edebilirim,dramatik ama hoş bir tecrübe olur.*


Dönen kitaplıklı gizli giriş.


Anne'nin odası.


1 Ağustos 1944 Salı = Anne'in yazdığı son tarih.


25 Mayıs 2017 Perşembe

Noragami (ノラガミ) - Anime 🎇


Yılın 3. animesinin ilk sezonunu bitrmiş bulunmaktayım!


Myanimelist'in önerilenlerinden keşfettim.Fotoğraftaki kapak fotoğrafı çok hoşuma gitti.Biraz fantastik,abartısız ve tatlı.Tam benlik!

myanimelist profilim: tık

Konusu kulağa oldukça eğlenceli gelecek,eminim.

Fantastik animelerin çoğunun sahip olduğu gibi yine iki tane birbirinden tamamen farklı dünyamız var.Birinde normal insanlar yaşarken diğerinde ruhlar,canavalar,8 milyon tanrı ve yardımcıları yaşıyor.Baş karakterlerimizden ''serseri'' kılıklı Tanrı Yato iyilik yapabilmek için bir kediyi aramaktadır.Diğer bir baş rolümüz Hiyori onu diğer insanların aksine görebilir.Yato kediye doğru koşarken onu kurtarmak için yolun ortasına atlar.İşler bundan sonra onun için tamamen değişir.Artık iki dünya arasına sıkışmıştır.Bedenini uykuya daldırarak istediği zaman diğer dünyadaki kuyruklu ruhuyla dolaşabilmektedir.Bundan sonra Yato ile aralarında sıkı bir ilişki başlayacaktır.

(Soldaki sarışın çocuk Yato'nun shinkisi yani tanrı yardımcısı.Bir kılıca dönüşebiliyor)


Her bölümde mutlaka şu abartılı anime efektlerine başvurulmuş ve bu çooooook sevimli.Şaşırmaları birbirine kızışları o kadar güzel yansıtılmış ki replikler o kadar duru ki sırıtmamak elde değil.İnsanın içi açılıyor.

Dövüş sahneleri bana çocukluğumu hatırlattı.Ben10 diye bir çizgi film vardı,biraz ona benzetebilirsiniz.Fakat onun 32432432 kat iyi bir kaliteyle çekilmiş halini hayal edin,aynen öyle xo


Sevdiğim karakterler;



Yato


Onlara göre kıro olan eşofmanı ve esprili anlayışıyla kalbimi kazandı.Bana kalırsa anime boyunca haksızlığa uğruyor.Yahu bu adam bir iyiliği sadece 5 yene yapıp sırf kendine bir tapınak dikebilmek için köpek gibi çalışıyor! Serseri falan olamaz,iyi yürekli ve cesur biri,çoook sevdim :')



Hiyori İki


Animenin yürek yemiş karakterinden biri daha.Arkadaşları için yapamayacağı şey yok,saf ve oldukça cesur.Tam favori olabilecek cinsten bir karakter!



Kofuku


Animedeki en tatlı,komik kişi.Deli doluluğu ve pozitif enerjisiyle ortamı yumuşatan o tatlı kız tiplemesi.İroniye bakınız ki kendisi aynı zamanda bir sefalet tanrısı.Terzi bu sefer sadece kendi söküğünü dikebilmiş :'D




 İkinci sezonu da en yakın zamanda izleyeceğim!






さようなら!


21 Mayıs 2017 Pazar

Kent Müzesi,Kilitbahir,Günlük Yazmaya Tekrar Başlamak ✨📷✨


 Yaz tatiline son 18 gün! xox

Bu hafta da yazılılar devam etti.Diğer haftaya göre çok daha az çalıştım fakat sonuçlar bir tık daha iyiydi (böyle şeyler normal).Haftaya 2 tane daha sınav var,onlar da bittiği zaman 10. sınıf ile aramdaki bağlar kopacak ;')

Gezmeli tozmalı bir haftayı geride bıraktım.Sosyalleşmenin doruklarındaydım!

Hafta içinde; Salı günü okulumuzun yaptığı şiir dinletisi vardı.Memleketime Güzellemeler temalı.Oldukça başarılıydı.Şiir okuyan arkadaşlarımın yerine  zaman zaman heyecanlandım ve tüylerimin diken diken olduğu anlar yaşadım.Yanlız hüzün doluydu her şiir ve bazı şairlerin kelime seçimleri hiç benlik değildi.Bu yüzden içimden konsept keşke farklı,iç açıcı bir konuda olsaydı diye geçirdim.Belki başka zamana o da gerçekleşir.

Çarşamba günü(?) Öğle arası,klasik,öğle yemeğini pidecide yedikten sonra Kent Müzesine girmeye karar verdik.İlk kez gördüğümüz yerlere hoppala girme huyumuz vardır.Geleneği bozmadık.



Kime buraya gittiğimizi söylesem ''neresi?'' diye şaşıran bir tepki verdi.Biz de ilk kez gördük.Halbuki çarşının tam ortasında.Bence bu tarz kültürel yerlerin kapısı sonuna kadar açık olup dışarda görevli kimseler tarafından tanıtılmalı.Yoksa kimsenin ruhu duymaz.

İlk kat bomboştu,meğersem sergiymiş.Şaşırdık,çıkacaktık.Sonra bir görevli tarihi eserlerin üst katlarda olduğu söyledi.Bina fevkalede güzel,bayılıyorum eski yapılara.Çok özeller, delicesine korunmalılar.

İlk katta küçük tatlı mı tatlı bir oda vardı,orada bunlarla karşılaştık;



Ben de daktilo istiyorum artık :')



Taş plak.



Dikiş Makinesi.


İkinci kat çoook daha güzeldi.Yasak olmasa hepsine dokunmak isterdim.Resmen ''tarih'' !




Bir okuldan alınmış piyano.




Köyde bir güzelin giydiği gelinlik.




Bir valinin(?) eşinin giydiği elbise.Bunu görünce ağzım açık kaldı.Hani şu Cumhuriyet dönemi fotoğraflarında gördüğümüz kadınların giydiği elbiselerin tıpkısı.Dikkatlice inceledim.İşlemeler günümüze göre oldukça basit.Kumaşı ince görünüyordu.Ayakkabı da keza öyle.




Kimin olduğunu hatırlamadığım eski eşyalar.Aww yine daktilo :') 


Mini müze turu -son-


Cuma gününün tatil olmasını değerlendirelim dedik ve karşıya,Kilitbahir'e geçtik.Aşırı güzel bir yerdi.Huzurlu,kutu gibi ve manzarası muhteşemdi.Şansımıza hiç kalabalık değildi hatta zaman zaman bu minicik yerde bir biz kalmışız gibi hissettim.



Köyün girişindeki bir sokak.Köyü gezdikten sonraki çıkış yolumuz da burası olacak. (Fotoğraftaki çifti kadraja aldığımı fark etmedim,keşke fotoğrafı onlara gönderebilme şansım olsaydı  :D )


Burada çoook güzel evler var!


İlk olarak bir yerde oturup balık ekmek yedik.Tadı Merkezde yapılandan daha güzeldi.Ya da açım diye bana öyle geldi :')




Köyün adını duyuran Kilitbahir Kalesi.

Kapalı olduğu için dışarıdan fotoğrafladım.İçinin de büyüleyici olduğundan şüphem yok.


Kaleyi dışarıdan süzdükten sonra yokuş yukarı sokaklardan yürümeye devam ettik.İki tane türbeye rastladık ve onların ruhuna dua ettik.Bir tanesi ücra denilebilcek bir bölgedeydi,nedense ürkütücü geldi.Fazla yaklaşmadık.


Müze de kapalı :(



Bodrum sokaklarına benzemiyor mu? 




Tarih kokan dar ve güzel bir sokak.Eski evler yine biraz ürkütücü geldi.Aklımdan Türk yapımı korku filmleri şerit halinde geçti :'D


Zirveye ulaşmaya at kaldı!


Spontane bir fotoğraf



Zirveye ulaştık.


Daha sonra aynı yollardan geri döndük ve ilk fotoğraftaki sokaktan inip kalkmak üzere olan feribota yetiştik.Merkeze geçince de soluklanmak için bir yerde kahve içtik ve günü yorgunluktan ölmek üzere bir şekilde kapattık! 


Haftaya dair bir de yenilik var.Doğum günümde hediye gelen Van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosu kaplamalı aşırı güzel defterimi günlüğe dönüştürdüm.Günlük tutmayı,duygularımı korkusuzca kalemimden akıtmayı özlemişim.Umarım pozitif kalabilme yolunda bana yardımı olacak!


Çav!









19 Mayıs 2017 Cuma

Japonca Şarkı Önerileri 🎤..!


みなさんこんにちわ!

Pozitif enerjiye doyacağınız eğlenceli şarkıları önermeye geldim,umarım beğenirsiniz xox

Japonca öğrenmeye ilk başladığımda Babymetal grubuyla tanıştım ve birkaç tane geleneksel Japon müziği dinliyordum.Diğer şarkı türleri özellikle J-Pop aşırı derecede kafa ütüleyici geliyordu.Fakat dilin içine girdikçe şarkılar daha da bi anlamlı gelmeye başladı ve özellikle bu aralar Japonca şarkı çok dinler oldum.





BABYMETAL!



Dediğim gibi Japonca şarkılarla beni buluşturan grup: Babymetal ^-^

Solistleri Su-Metal,Dansçıları ve vokalleri Yui-metal & Moa-metal! Şarkıları J-Rock tarzında.İlk dinleyenler için eminim biraz komik ve yorucu gelecektir ama özellikle son albümlerinde oldukça olgun şarkıları var.Rock konusunda oldukça eleştiren insanlar olduğu gibi  fanı olan +40 yaş üstü metalciler bile var.Ben beğenen taraftanım,hem de çoook!

Favori 3 parçam;



Akatsuki




Ijime,Dame,Zettai



Yava!


Bu şarkılar aynı zamanda grubun genel tarzını yansıtıyor.Yani bu üçünü severseniz eminim ki diğer parçaları da beğenirsiniz,keşfedin!


FREDERIC



Bu grubu yeni keşfettim.Eminim ki oldukça ünlüler ve ben geç kaldım :')

Tarzları oldukça farklı.Bana kalırsa tamamen Japon tarzı denilen şeyi yansıtıyorlar.Giyimleri,müziklerin için kıpırdatan enerjisi ve kliplerin minimalistliği.Dinledikçe motive oluyorum.Özellikle moralsiz olduğum zamanlarda dinleyince şarj oluyor gibi hissediyorum!



odloop




ONLYWONDER



Rererepeat



OWARASE NIGHT 




Hello Goodbye

FAVORİMMMM


SHISHAMO



Yine bir grup.Şarkıları tam anlamıyla deli dolu!



君と夏フェス


僕に彼女ができたんだ



SAKANACTION



Bir grup daha *-*






GEN HOSHINO


Ve bir solo şarkıcı.Çoook tatlı bir adam! 



                                           恋


WAKKAGI BAND




Bahsettiğim geleneksel müzikleri yapan rock grubu bu.Fazla iyiler!



Tengaku



千本桜

FAVORİM!




STEREOPONY



Eski bir Japon grubu.Nedense tarzlarını bizim Türk gruplara çok benzetiyorum ve aşırı seviyorum!


Hitohira no Hanabira

FAVORİM




ve ve ve Japonca müziklerden bahsedip anime şarkıları önermemek olur mu? olmazzzz!

ANİME ŞARKILARI:






Anime: Higurashi no Naku Koro ni



Anime: Mirai Nikki 



Anime: Ano Hana



Anime: Natsume Yuujinchou 3 (♥)



Anime: Golden Time



Anime:Charlotte





Eğer sizin de bana önermek istediğiniz Japonca şarkılar varsa seve seve dinlerim!



Sevgiler.















                                     






14 Mayıs 2017 Pazar

Yazılı Haftası,Kafamın İçindekiler ✨


 Heyz!

Yorgun bir haftanın sonundan,daha da yorucu bir haftanın başından yazıyorum.

Yazılıların 1. haftası bitti.Önceki notlarıma kıyasla çok iyi yapamadım.Ölümüne çalışmadım ama elimden gelenin en iyisini yaptım.Gerçi şu an bütün notları bilmiyorum ama tatmin olacağım notlar gelmeyecek.Bazen okulu fazla önemsemem yanlış diye düşünüyorum.Özellikle notları.Fakat önemsememin sebebinin düşük veya istemediğim not olmadığını hatırlıyorum,emek verdiğim şeylerden istediğimi alamayınca çok üzülen biriyim.Tam olarak not konusunda da bunu yaşıyorum.Alışmak lazım, hayata ne verirsen onu alıyorsun almasına ama zamanına karar verecek olan sen değilsin.Belki yazılıya çok çalıştın ama berbat yaptın ama bir iki sene sonra gireceğin sınavda yapacağın nete katkı sağlayacak bir çalışma olmuştur.Kim bilir?

Üzerimde resmen bir yük var.Bitkin geziniyorum.Alerji hapı almaktan,sabahları saatlerce hapşurmaktan berbat,mutsuz bir halde uyanıyorum.Cidden o halimi görseniz acırsınız bu ne diye.Tipsiz,dağınık,sümüklü...

Bu haftamı da çekilebilir kılan güzel şeyler de yaşandı.

Öncelikle çokzel yeni Japonca parçalar keşfettim.Ders çalışırken öylesine japanese songs tarzı bir şey yazdım random listeye aldım ve dinlemeye başladım.Sevdiklerimi beğendim, tam bir o ses türkiye jurisi edasıyla yeni ve güzel mi güzel şarkılar elde ettim! binimlesiniz! Sizinle de paylaşayım hadi ^-^

(Ops..10'u geçik paylaşmak istediğim şarkı olduğunu fark ettim.Japonca Şarkı Önerileri adlı bir yazı yazacağım.Şarkılardan da bahsetmek geldi içimden..bakalım haftaya yazacağım!)

Diğer güzel olaysa Liselerarası Müzik Yarışmasına gittik.Öncekinden de eğlenceli geçti.Bu sefer daha çok eşlik ettim ve ayağa kalktım.Okulumuzun grubu da çok daha iyiydi.Kostümler,şarkı seçimleri,yeni çalmaya başlayanlar.Hepsi çok güzeldi! Az kişilik bir okul olmamıza rağmen ellerimiz kopana kadar alkışladık ve bağırdık,herkesin kafasını arka sıralara döndürmeyi başardık,yayy!

Hııı bir de sense8 ikinci sezon başladı.Bir anda 10 bölümü attılar heyecandan ağlayacaktım.Aşığım bu diziye,bağımlısıyım,onlardan biri gibiyim.Şuanda bu yazıyı da ''what's up'' ı dinleyerek yazıyorum.7.Bölümdeyim,dün bütün gün işi gücü bırakıp dizi izledim.Hala etkisindeyim,her şey aşşşşırııı heyecanlı gidiyor!

What's Up - 4 Non Blondes : tık 

Ve ve bugün manidar gün,anneler günü! Sabah elektriklerin olmamasını da bahane ederek kahvaltı yapmaya çıktık.Anneme hediye almadık çünkü kendisinin seçmesini istedik.Saat alacak büyük ihtimal,henüz nasıl bir şey alacağına bakınmakta...ona sahip olduğum için çok ama çok şanslı hissediyorum.İyi ki onun çocuğuyum,iyi ki o benim annem xox


Ben ders çalışmaya kaçar.



13 Mayıs 2017 Cumartesi

Silver Linings Playbook-The Devil Wears Prada-Split / Filmler 🎬 💖


Hakkında konuşmak istediğim filmler vaaaar!

Nasıl oluyor bilmiyorum ama istersem 0 uyku ile dolaşayım benim için film izlenmeden geçen bir hafta aşırı eksik geliyor.İyi kötü bir film izlenmeli,yeni duygular hissedilmeli,yeni şeyler öğrenilmeli.İzlediklerim kısmında bütün izlediğim film anime cart curt var,son zamanlarda izlediğim sağlam filmlerden seçtim,haklarında konuşmaya başlayayım!


1.Silver Lining Playbook:



Türkçeye çevirisi ''Umut Işığım'' olarak geçmiş.Bu film tam olarak başlığını yansıtıyor.

Konu: karısını onu aldatırken yakaladıktan sonra aldattığı adamı öldüresiye döven bir adamın rehabilitasyon çıktıktan sonra yaşadıklarını ele alıyor.İlk başlarda eskisi gibi sürekli karısını elde etme,onunla barışma çabasına girse de yaşama karıştıkça aslında daha güzel imkanlarının olduğunu fark eder.Bir davette Tiffany ile tanışır.Tiffany de Pat gibi travmatik bir olay atlatmıştır.Hayatları bir noktada kesişmeye başlar.

Filmi çok çok çok sevdim.Öncelikle baş rollerdeki iki oyuncunun da oyunculuğu muazzam.Ağlamaları,gülmeleri,sevgileri o kadar gerçekçi ki içimde keşke sezonlar süren bir dizi olsaydı dedim.

Aynı zamanda film size sahte bir pozitiflik sunmuyor.Olaylar, belli ki üzerine düşünülüp hazırlanmış.Sonu mutlu biten bir film için deyim yerindeyse kan ter göz yaşının gerektiğine vurgu yapılmış!


2.The Devil Wears Prada:

Evet evet evet eminim ki çoğunuz bu filmi izlediniz.Ben de izlediğime eminim ama çoğu yerini unutmuşum.Eski bir film,benim o ''vintage'' filmlik modumdayken izledim yani.

Konusu tatlı mı tatlı bir azmin yine gerçekçi bir öyküsü.

Andy New York'da gazetecilik yapma umutlarıyla gelir ve yaşadığı hüsranlar sonucu kariyerinde işe yaracağını düşündüğü Runway adlı moda dergisinde uğruna herkesin öldüğü iş olan derginin yöneticisi Miranda Priestly'nin asistanlığını kapar. (nasıl uzun bir cümle olmuş bu böyleğ)

İşler hayal ettiği gibi gitmez.Bir dönem çalışıp sadece sv'sinde bulunmasını istediği bu iş birden bire onun hayatı olur.Çalıştığı yere uygun giyinmeye başlar,modayı takip eder..asistanlık konusunda da iyileştikten ve birçok ayak işini en mükemmel yaptıktan sonra baş asistan olur ve hayat onun için artık hiç beklemediği bir yere gelir.Fakat iki yaşam arasında bir tercih yapmak da zorundadır.Işıltılı fakat dostlarını kaybettiği ince belli bir yaşam mı yoksa eski, onu yaşlı gösteren hırkalarına dönmek mi?

Filmin sonunu tahmin ederek izliyor gibi hissetseniz de bu filmin son sahnesi o kadar şaşırtıcı ve güzel ki gerçekten tarif edemem.Yüzünüzde kocaman bir gülümseme bırakıyor,motive oluyorsunuz.O anda modunuz ne olursa olsun bir anda iyi hissediyorsunuz!

Filmde bayıldığım bir diğer şey de KIYAFETLER.Mükemmelleeeeer.


AWWWWWWWWWWWWWWWWWWWWWW


3.Split:

Umudu bir kenara bırakalım şimdi.Azıcık da psikolojik gerilim!

Bu filmi tesadüfen ''unutulmaz filmler'' sitesinde keşfettim.Daha önceleri de bu sitenin en sevdiğim film sitesi olduğunu söylemiştim.Yine beni şaşırtmadı,içerisinde olan bütün filmlerden kalite ve kültür fışkırıyor.

Film konu olarak psikolojik bir rahatsızlık olan çoklu kişilik bozukluğunu ele alıyor.23 Karakteri aynı vücutta taşıyan Kevin bir gün bir karakteri ile 3 genç kızı gündüz vakti kaçırır.Olaylara Kevin ile psikiyatristinin de seansları eklenince bu hastalığın size hissettirdiği gerilim çok daha artıyor,aynı zamanda bilgileniyorsunuz.Film boyunca merak edeceğiniz şey Kevin'in ortaya çıkacak 24. karakteri olacak,işte o tam bir canavar.Minik bir *spoiler* oldu bu da.

Baş rolün oyunculuğuna hayran kaldım.Farklı farklı karakterlere bürünüşü o kadar gerçekçi ki filmi kaliteli yapan şeylerden biri de budur.








5 Mayıs 2017 Cuma

Dramalarla Dolu Bir Hafta ✨☕


Heyo!

Yıla damga vuracak ve unutamayacağım leş gibi bir haftayı geride bıraktım.Şuanda oldukça pozitif ve diğer günlere nazaran mutlu olmama rağmen,bazı konulara bakış açım değişmiş durumda.

Münazarayı kaybettik.Problem yok.Kazanmak zorunda değildik.Fakat kaybetmedeki puan farkımız uçuk bir rakam.Karşı grup kazandığı zaman ''şaka mı?,bu kadar puan farkı olamaz'' dedi,sevinemediler.Huhh,anladınız herhalde....Salondaki herkes,karşı grubun destekçilerinin bir kısmı dahil sessizliğe büründü.Çıt çıkmadı.Boğazımda bir şey düğümlendi ve klasik ağlama isteğim geldi (ondan nefret ediyorum).Biz ise direkt parmak kaldırıp kibarca söz istedik.İlk önce herkes dışarı çıkarıldı sonra müdürümüz bizimle konuştu,durumumuzu anlattık.Bize dediği her şey doğruydu evet ama keşke elimizde bir video olsa da yarışmayı ona da bir izletebilseydik,keşke.

İyi niyetimden kaybediyorum sözü çoook banal biliyorum ama maalesef bende durum o.Yine bir şey için güzel umutlar besledim,hüsrana uğradım.Anlık gelişen olaylar moralimi mahvetse de şuan daha mantıklı bakabiliyorum.Ben elimden geleni her zaman yapıyorum,sonuçlar beklemediğim hatta olmayacak gibi olabilir,hmmm problem yok.Başka zamanda daha güzel bir yerde kazanan ben olacağım.Demek ki böylesine bir muameleye de maruz kalmam gerekiyormuş ki ilerde bu tarz şeylere katılmadan ''gerçekten adaletli mi olacak'' diye düşüneyim.Herkesi kendim gibi sanmayayım.Aferim Anıl,yine üzüldün ama bir ders çıkarabildin! (aklıma gelince moralim yine bozuldu konuyu değiştirmeliyim)

Performans ve projeler bitti.Sırada 2. yazılılar ve sonunda okuldan kurtuluş.İkinci dönemlerden nefret ediyorum.Havaların sıcaklaşması,derslerin daha ağır olması,ödevlerin artması..bütün bunlara karşı ruh hali dengesiz ben.Her şey arap saçına dönüyor.YILIYORUM.

Tabiki de her zamanki gibi güzel şeylerle kötü şeyler hep beraber.Bu hafta kitap alışverişi yaptık.Biz hep, ailecek D&R'ın internet sitesinden alışveriş yapıyoruz.Hiç gidip direkt mağazasından almayı sevmiyorum,orada bakması ellemesi eğlenceli.İnternetten hem ucuz hem de okuldan eve gelince masaya dizilmiş kitapları görmek MUAZZAM.İşte o münazara günü de öyle oldu.Eve geldim berbat haldeyim,odaya girince sipariş ettiğim kitapları görünce her birine sarılıp ''Siz insanlardan çok çok çok daha iyisiniz.'' demek istedim.

Aldığım kitaplar:

1.Orlando - Virgiana Woolf (Virgiana sevdam devam ediyordu)

2.Anne Frank'ın Hatıra Defteri (Tam benlik,ilk okuyacağım kitap bu olacak sanırım.)

3.Bir Uyuyup Uyanalım - İrfan Değirmenci (Kendileri hala ve hala ve sonsuza kadar en sevdiğim televizyonculardan biridir.)

Bugün bizimkilerle öğleden sonra okulu ekip ders çalışmaya gittik.(okulu ekip ders çalışmaya gitmek tam bizlik bir hareket) Yine önceki kafedeydik.Kafe sahibi çok tatlı bir kadın.Bizi tanıdı,ben ice latte isteyince ''daha güzel bir şeyler verelim ya'' dedi,sonra çıkışta ''sevdin mi,sen karamel seversin.'' dedi.Bayılıyorum sıcak kanlı insanlara,insana insan diye kibar davrananlara :') Ders çalışabildik mi peki? Hmmm sayılır,biraz kendimizi avuttuk.Bizim ders çalışma mevsimimiz kışmış onu anladık,net.

Ve günün bu diliminde normalde Japonca ödevlerime başlamam lazım.Anlatmamıştım galiba,hocam doğum yapacak! o yüzden ara verdik.Onun doğumundan sonra devam edicez :') ve hocacığımm her hafta her işlediğimiz konudan 2'şer cümle kurma ödevi verdi,ve kanjileri unutma diye tembih etti.Bu sefer güldürmedi :'D

Az önce de Hıdırellez için gül ağacının altına dileklerimizi ektik.Annemle her yıl yaparız.Tutan dileklerimiz var,ama söylenmez.Biz ''acaba yarın alacak mıyız'' diye tartışırken bir teyze ''evet alın cüzdanınıza koyun,ertesi yıl bakacaksınız.'' dedi.Ona da buradan bir kalp ♥

Hafta sonu da fizik,matematik,edebiyat vs. çalışmakla geçecek.Yine geceleri uyumayıp film-anime-dizi yapacağım.Sabah çipçirkin uyanıp melankolik takılacağım.Sonraki 3 hafta yazılılarla geçecek.Biteceğim..yorulacağım.

Lütfeeen ama lütfen bu sefer pozitif gönderebileceğiniz enerjilere ve edeceğiniz dualara ihtiyacım var.! (yalvardım) -tşkler ^^


Çav!




1 Mayıs 2017 Pazartesi

Yuri On Ice! - Anime 🏆



Yılın 2. animesi!

İlk kez bu kadar farklı tarzda bir animeyi izledim.Ama önceden belirttiğim gibi animelerde farklılığı seviyorum.Çünkü çizimler ve hayal dünyası sonsuz olmalı,bu anime dünyasını çok daha renkli ve güzel kılıyor.

Animenin türü ''yaoi'' (kuzenimden öğrendiğim bir terim daha ^^) Yani erkek karakterler arasındaki ilişkileri konu alıp kızların çizimlere ölüp bitmesi..fangirl akımı bir anlamda.Animenin türünü ortalara doğru anladım ama beni rahatsız etmedi.

Baş karakterlerimiz Japon Yuri (ortadaki çocuk) Rus Yuri (Soldaki sarışın) ve Victor (sağdaki)
Konu tamamen buz pateniyle ilgili ve çizimleri MÜKEMMEL MÜKEMMEL MÜKEMMEL.İnsanın buz pateni yapası geliyor ya da youtube'dan açıp izleyesi.Buz pateni hakkında birçok şeyi öğreniyorsunuz anime bitimine,işte atlayışlar puanlarını hesaplama,koreografi oluşturma,dehşet güzel xox

Yuri Katsuki çok başarısız bir sezon geçiriyor ve finallere dahi çıkamıyor.Sonra bir gün ülkesinde antreman yaparken Victor'un karaografisini muazzam bir sevgiyle yapmaya çalışıyor.Dünyadaki herkes gibi o da Victor aşığı.Victor da buz pateni ve karizma konusunda dünya çapında bir efsane.O buz pateni yaparken salonun sahibinin tatlı üçüzleri bunu videoya alıp internete sürüyor.Video dünyada yankılanıyor.Victor bunu görünce Japonya'ya gelip onun koçu olmaya karar veriyor,bir nevi Yuri'nin hayalleri gerçekleşmeye başlıyor.Ama diğer Rus Yuri'ye de Victor zamanında söz vermiştir.Bunun üzerinde diğer Yuri de Japonya'ya geliyor.Aralarında küçük bir müsabaka yapıyorlar ve Victor Japonya'da kalıp sezon boyunca Yuri'nin koçluğunu yapmaya başlıyor.12 Bölüm boyunca da Yuri'nin finallere nasıl geldiğini,yarışmalarını ve diğer patencilerin hayatlarını izliyoruz.Özellikle de Yuri ve Victor arasındaki ilişki anlatılıyor.Çok fazla fanların ss alması için sahne yapılmış,bu açıdan biraz bana vıcık vıcık - çocuksu geldi fakat çizimleri o kadar güzel ki izlemeyi bırakamadım ^^

Sevdiğim Karakterler:



Anime boyunca iki Yuri arasında gidip geliyorsunuz.Kararsız gibiyim hala ama son bölümden sonra Rus olan Yuri Plisetsky'dan yana olduğumu fark ettim.Çünkü şöyle ki zaten Victor bu çocuğa zamanında söz vermiş.Onun koçu olarak kalmalıydı.Öte yandan Victor şu dediği de haklı ''Koçun olsaydım bu kadar hırslı olmazdın'' bu tarz bir şeydi.Yani aslında o açıdan haklı...olsun yine de ben bu Yuri'yi bir tık daha çok sevdim.Hırslı biri olmasına rağmen aslında çok yufka yürekli ve sevdiği insanları önemsiyor.Benden geçer notu aldı *-*


Diğer sevdiğim karakterse Taylandlı Phichit Chulanont.Animedeki en en en masum kişi olabilir.Yuri Katsuki'nin,rakibinin hayranı olması onu biraz salaklaştırsa da tatlı ve azimli bir yapısı var.Bana çok samimi geldi!


Yuri'nin en başından beri en büyük destekçilerinden biri Minako sensei.Yuri'nin bale öğretmeni.Çok çok tatlı ve komik bir karakter.Onu eklemeden olmaz dedim

Bu karakterlerin dışında animede genel olarak bütün karakterler sevecen.Fakat ben çoğu kişiye göre Victor'u çok az sevdim.Nedense bana çok ilgi duyulan tipler hep itici gelir.Bu sefer de öyle oldu.


***

En sevdiğim şarkılar! ♥ :

Giriş: tık 

Yuri Plisetsky'ın performans şarkısı ''Agape'' ! : tık

Yuri Katsuki'nin performans şarkısı ve animenin adı ''Yuri On Ice!'' : tık

***

Buz Patenini seviyorsanız kesinlikle izleyin! Sevmiyorsanız da kesinlikle seveceksiniz! Bu animenin tam olarak özeti bu.Hatta şuan ben de buz patenine heves etmiş durumdayım..çünkü çizimler,konu,işleyiş muazzam.Huzur verici bir anime,şans verilesi.

さようなら !