8 Eylül 2019 Pazar

Kendini Kaybetmek,Filmler ve Gündeme Dair ☕️


Çanakkale'de son haftama girdim.Cumartesi günü yurda yerleşmeye gidiyorum,o Pazartesi de üniversitenin ilk günü.

Yazı yazmada tempoyu biraz düşürdüm.Olayda iki gidişat arasında kaldım ama ikisi de bambaşka.Senaryo yazmak adına başladığım bir öykü olduğu için yazarken aklımdan bir film çekiyor gibi hissediyorum.Belli bir noktada bunu adım adım senaryolaştırmaya da mı uğraşsam diye düşünmeye başladım.Bambaşka bir konuyu işlemiyorum aslında ama hayal ettiğim gibi bir film bambaşka olurdu.İşte mesele bunu öyküleştirirken bambaşka olması.O da ayrı bir emek ayrı bir işçilik.Yazı gerçekten bir işçilikmiş.Gündelik çalışma istiyor,yapamadığım bir şey ama o bu çalışmayı istiyor.

Geçen gün kıyafet alışverişine çıktık.Son eksikleri de tamamladım.Yarından itibaren de yavaş yavaş valize yerleştirmeye başlarız.Gerginim doğruyu söylemek gerekirse.Daha önce yurt deneyimimin olmamasının yanı sıra hiç bilmediğim bir yere gitmek de ekstra gerici.Kafamda oluşan beklentiler ve istediğim şeyler var ama bel bağlayacak derece de düşünmüyorum.Birçok isteğim şekil değiştiriyor çünkü.Hep bir oluyor ama ''ama''sı da var,anlatabildim mi :'D O yüzden geçen gün bir hayli geç kalarak izlediğim Ölü Ozanlar Derneğindeki gibi ''Carpe Diem'' bu sıralar.

Netflixte çok güzel bir komedi-gerilim filmine denk geldim adı ''I Don't Feel Home in This World Anymore'' (Artık Bu Dünyada Evimde Hissetmiyorum) Gerçekten kaliteli,komik ve mutlaka izlenilmesi gereken bir film.Hepimizin daha doğru nispeten kibar olan herkesin izlerken kendini görüp güleceği detaylara sahip.Ülke gündeminden yetmezmiş gibi dünya gündeminden bıkan bizlerin ruh halini yansıtıyor.Hiç konu anlatmadan öneriyorum gitti.

''Cebimdeki Yabancı'' filmini önerebilirim bir de.Büyük ihtimal bildiğiniz bir konu birçok uyarlaması var ben de sanırım hepsini izledim.Bir grup arkadaşın tutulma günü telefonunu ortaya koyup gelen bildirimleri okuyup telefonları açmasıyla başlayan olayları anlatıyor.Ferzan Özpetek etkisini hissediyorsunuz.Yemeklerin çekimi,sevdiğim Türk oyuncular ve konunun bize uyarlanmış şekliyle çok daha eğlenceli geldi.

Blogda uzun zamandır gündeme dair yazmıyordum.Sebebi kendi işime fazlasıyla odaklanmış olmamdı.Fakat twitter'ımın da açılmasıyla Türkiye'de olan bitenle tekrar yüzleştim.O kadar çok şey yazarım ki inanın iki üç yazılık seri olur.Hatta her konuya bir başlık atarsak belki bir düzine...Toplum basit,vicdansız ve cahillikte direten insanlar birikintisine dönüşüyor hızla.Cahillik vs. de bazı insan tipleri için yetersiz zannımca.Cahil insanla kötü insan arasındaki farklı belli yaşın üzerindeki her normal zekadaki insan anlar.Vicdansızlara cahil kılıfını koymaktan vazgeçelim.Kötü diye bir kelime boşuna yok,bazıları kötüdür,bazıları bu dünyadaki hırsları uğruna her şeyi yok etmeye meyillidir,herkesleri kendine benzetmek uğruna gözlerini bile kırpmazlar.Üzücü.Yine de burasının adı Umut Durakları ise umutlu da bakabilmek lazım.Dünyada feminist,eşitlikçi ve türcü olmayan bir gelecek inşa ediliyor her şeye rağmen.Türkiye de er ya da geç bu yenileşmeyi yakalayacak bunun için çabalayanlar sayesinde.Ömrümüz yeter mi görmeye? Meçhul.

***

Gece yukarıdakileri yazıp bırakmışım.Uyku düzenim öyle böyle bozulmadı.Önceki gün uyuyabilmem için annem şurup verdi onun sayesinde +10 saat falan uyudum dün de sabah 7'ye doğru uyudum.Sıfır denge yani.Geceleri uykudan ölsem de bilgisayarı ya da telefonu bıraktığım an o uyku kaçıyor.Sanırım geceleri fazla düşünüyorum ve bundan kaçamıyorum.En ufak ayrıntıları bile düşünüyorum.Sabah olunca gece boyu düşündüğüm şeylerin yüzde biri falan mantıklı geliyor.Geceleri boşuna uyumuyor insanlar değil mi? Düşünmemek,hayata ara vermek ve bir nevi ölü gibi olmak da lazım.Fakat ben geceleri yine de seviyorum.Gece yaşamayı,yazmayı,çalışmayı...

Hava serinleşti.Kot pantolon giyebilme kıvamına geldi.Şort rahatlığı her zaman geçerli olsa da yaz kıyafetlerinden bıktım valla.Oduncu gömleklerimi,botumu ve hırkalarımı özledim.Sonbahar gibisi yok.İzmit'te kış bayağı ağır geçiyormuş yalnız,birkaç görsel görmem inandırdı.Allahtan bu yılki montum resmen dağa çıkmalık olduğu için isabet oldu,sanki geleceği görmüşüz gibi denk geldi.Böyle ince ayrıntılar bile bir şekilde her şeyin olması gerektiği kıvama geldiğini hatırlatıyor.Fatalist değilim ama bir noktada da bütün çırpınışlar boşuna gibi yaşamamız gerekeni yaşıyoruz sanki.Bir şekilde o noktaya dönüyoruz en azından.Ya da fatal olan insan,kendi kendine yaptırıyor bunları.Fazlasıyla felsefik bir konu,sizce?

Önceki günlere göre iyi hissediyorum.İnsan bazı dönemler kendini kaybediyor.Bu kim olduğunu tanıyamamak vs. gibi değil de hayatının merkezinden çekilmek bunu istememek gibi bir şey.İlk kez buna bir tanım bulabildim.Kendini kaybetmek.Evet,tam olarak bu.Hayatınızın merkezinde kendiniz olmazsanız o hayat da size ait olmaz.Sevgilinize,ailenize,arkadaşınıza hatta topluma ait olur.Merkeze almaktan kastım kendini öncelemek.Bencillik diğerlerini yok saymaya kadar gitse de öncelemek çevrenizi ve değer verdiğiniz her şeyi kapsar.Kendimi falcı gibi hissediyorum,onlar da böyle acayip kelimeler bulup kafa karıştırıyor.Her neyse işte,böyle düşünmeye çalışınca daha iyi hissetmeye başladım;daha doğrusu mutlu çünkü zaten iyiydim.

Daha fazla laf kalabalığı yapmayayım en iyisi :')


Bu fotoğrafa bayılıyorum.


*kib*

çav!

xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder