4 Kasım 2019 Pazartesi

*Büyümenin Sancısı // Deneme


Büyümenin Sancısı

Düşüncelere daldığım oluyor sık sık.Bazen çocukluğuma iniyorum bazense birkaç yıl önceye ve hep aynı sancıyla karşılaşıyorum.Ne oldu bana böyle?Nereden nereye gelmişim ben?Akdenizi özlüyorum en çok,bazense okyanusu da tatmak istiyorum.İnsanım işte,kararısızım,büyüyorum,değişiyorum.
Kozalakta kelebek olmayı bekleyen tırtıl kadar sancılı geçiyor ömrümüz.Hatta ona çok benziyoruz.O da doğmayı seçmedi biz de.Evet,belki seçtiğimize inananlar da vardır.Fakat farkında değilken yaptığımız seçimlerin anlamı ne? Nerede doğacağımızı,kim olacağımızı seçemedik;tıpkı kelebek olmayı seçemeyen tırtıl gibi.O bir gün yaşayacak,diyebilirsiniz ama kelebek için bir günün bizim tüm ömrümüzü kapsamadığını nereden bilebiliriz? Sonsuzluktan korkuyoruz,çünkü sonsuz olmadığımızı biliyoruz.Geçmişe dalınca geliyor aklımıza aldığımız yaşlar.Ne korkunç.Yaş almak ne korkutucu!Ben sonsuza kadar yaşamak istemiyorum ama ölesim de yok.

Yaşadığımız iyi kötü her şeyi ‘’tecrübe’’ diye adlandırıyoruz.O bisikletten düşüp dizimizi yaralamalıydık ki bir daha düşmemeyi öğrenelim,bazı insanlardan uzaklaşmamız lazımdı ki kendimizi bulalım;o ilişki de bitmeliydi çünkü artık bize zarar veriyor.Bir ton tecrübe diye adlandırdığımız hayatın olay silsileleri.Tecrübe deneyim demekse ve her deneyimden ders çıkarmamız gerekiyorsa neden sanki sürekli aynı olayların farklı şekillerini yaşıyoruz? Deneyim bitmeyen bir şeyse hangi noktada ‘’öğrendik’’ diyeceğiz? Büyümek işte bu belirsizliği yüzünden bende bir sancı uyandırıyor.

Yaşam bir ucu doğum bir ucu ölüm olan bir çember misali durmaksızın dönüyor.Dünya da ona eşlik ediyor.Bu dönüşleri ancak midesi hassaslar hissediyor.Ancak midesi hassas olanlar,daha önce midesine darbe yemişler hissediyor bu bulantıyı.Her şeye karşı bir tiksinti,uzaklaşma isteği ve büyümenin sancısını her hücreleriyle hissediş…Ne kadar naif ama bir o kadar acınası insanlar,çemberi kırmaya çalışan cüretkar isyankarlar.

Bu çemberin enerjisi nereden geliyor dersiniz? Zaman.Ne bilinmez bir kavram.Elle tutulmaz,koklanmaz,tadılmaz…sadece saat denilen bir aletle ölçülür.Ona göre yatıp kalkıyoruz.Bedenlerimiz ona uygun yaşamak zorunda olsa da peki ya ruhlarımız? Benim ruhum zamansız.Şu anda, yazarkenki zamanım bunu yazarken geçmiş oldu ve gelecek yazdığım bu kelime ise o her şeyden çok beklediğimiz ‘’gelecek’’.Ben hangisinde varoldum şimdi? Hangisi bana yaş kattı? Her biri bir sancı eklemekten ibaret.Zaman sancının duygusuz yoldaşıdır.Sancılar zamandan güç alır.İnsanlar bunu hafifletmek için ‘’Zaman her şeyin ilacıdır.’’ Demiştir.Gerçekten öyle mi? Yoksa bu ilaç sadece bir yanılsamadan mı ibaret? Olmayan bir şey bize nasıl yardım ediyor olabilir?

Sancılara ihtiyacımız da var aslında.Zihin üretirken en çok ondan güç alıyor.Yazarları düşünelim.İntihar eden yazarları.Yani çemberden midesi bulanıp onu kırmaya çalışanlar.Her biri özel birer ruh,kalemlerini hayranlıkla okuyoruz.Virginia Woolf örneğin.Mental rahatsızlığı onu büyüten en büyük sancıydı.Yazmasına ve hayal etmesine yarayan en büyük etkendi aynı zamanda.Woolf’u bugün dünya çapında tanınan bir fikir insanı ve yazar yapan neydi? Yine onu ceplerine taş doldurup dereye girmeye zorlayan sancıları.Sancılar,dost musunuz düşman mı? Yoksa bu sadece bizlere mi bağlı?

Büyümek ne kadar kaçınılmazsa sancıları da öyle.Ben öğretmek için yazmıyorum.Bu bir kabullenişin yazısı.Çemberin her bir parçasını kabulleniş.Sancılarla sevgileri,insanlarla hayvanları ve gözyaşlarıyla kahkahaları.Her şeye karşı bir kabulleniş manifestosu…

Talha Anıl Ateş
Hukuk Fakültesi // 1.Sınıf 

(Okul dergisine katılmak üzere yazdığım bir yazı.)


4 yorum:

  1. Uff işte o yazı. Harikanın ötesi olmuş. Yazının başlarında Anıl da bu aralar benim gibi buhranda sanırım diye geçirdim içimden. Sonra sona geldim kii görmeyi istediğim yazıyı yazmışsın :)) Bu arada bu sancı kelimesine biraz takığım. Nedenini hemen söyliyim. Anne adayları doğumda ard arda gelen o acıyı hep 'sancı' diye tanımlarlar. Oysaki gebelik dönemindeki doğuma hazırlık kurslarında ya da kitaplarında bu ağrılara ' dalgalanma' denmesi önerilir hep. Bu çalışmaların sonucunda da annelerle yapılan araştırmalarda dalgalanma kelimesini kullanan ve hisseden annelerin acıyı daha hafif tariflediği görülmüş. Bu olayı tüm hayatımıza da uygulayabilir miyiz acaba? Uygularsak ne değişir? Yazıyı okurken en çok bunu düşündüm. Kalemine sağlıık :)) Kocaman sevgiler gönderiyorum.
    Dergide yayımlandı mı bu arada?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa çok teşekkür ederim <3 Çok doğru ve güzel bir yaklaşım aslında.Kelimeler zihnimizde bazı uyaranlar yaratıyor.Hiç olmayan şeyleri oluyormuş gibi bazen sırf yüklediğimiz anlamlardan yaşıyoruz hatta.Bu bilgiyi tuttum ^^ Bolca Sevgi xo

      p.s yok henüz bir yanıt bakalım :'D

      Sil
  2. Oha oha oha çok iyi olmuş. Ba yıl dım! Her cümleyi o kadar güzel ifade etmişsin ki okudukça okuyasım geldi. Bayağı gurur duydum ayrıca, sanki çocuğumun günlerdir beklediğim yazısını okumuş gibi hissediyorum şu an.😄 Umarım dergide yayınlanır ve devamı gelir😭😭

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahaha çooook sevindim beklediğine değmiş :'))))) Teşekkür ederim umarım artık ^^
      Kocaman Sevgiler :*

      Sil