10 Şubat 2018 Cumartesi

Ruhsal Çatışmalar,Dizi,Alıntı ve Birtakım Şeyler ☕


Sevimsiz bir haftayı daha geride bıraktım.



Geçen haftalarda kötü hissettiğimi anlatmış olmam lazım.Saçma sapan insanlar,dersler,uğraşmam gereken işler ve kaygılar yüzünden gerim gerim gerildim.Geçen hafta tam toparladım derken haftanın sonunda yine bir olay-kişi yüzünden dağıldım.Bu hafta keyfim yerinde fakat mutsuzum,bundan eminim.

Hafta içinde test çözmeye ara verdiğim bir zamanda önüme kitaplarımı yığıp altını çizdiğim sözleri okudum ve galiba bir tanesi bana bu hafta için fena halde ilham verdi,en sevdiğim kitap Dorian Gray'in Portresin'den: ''Her güzel şeyin arkasında trajik olan bir şey vardı.Basit bir çiçeğin açması için bile dünyalarca çaba gerekiyordu.'' Bu sözü tekrar hatırlamak iyi hissettirdi ve daha önceki yaşlarımda yaşadığım mutsuzlukları hatırlattı.

İlkokul yıllarım büyük oranda kötüydü çünkü dışlanan bir çocuktum,ardından ortaokulun son iki yılı korkunçtu.Dost kazıkları,ergenliğe yavaş yavaş adım atmayla gelen ruhsal dengesizlikler ve liseye giriş sınavı.O zamanlarda da her şeyle birlikte uğraşıyordum ve yakın çevreme tek bir kelime etmeden üzgünlüklerimi yaşıyordum.Kendime o kadar şaşırıyorum ve gurur duyuyorum ki.Pişman olduğum şeyler var mıydı? Elbette.Belki kapalı kutu olmaktan vazgeçip sorunlarımı paylaşacak insanlar arayabilirdim ama o zamanda beni kimsenin tam olarak anlayamacağını düşünüp zaman kaybetmek istememiştim...her neyse sonuca geleyim.Bu sözde olduğu gibi trajik şeyleri bir bir atlatıp Çanakkale'ye ilk geldiğimde parmakla gösterip burada okumak istiyorum dediğim yeri kazandım.Hayalim olmasa da hedefimi tutturdum.Bunu kaotik bir 8.sınıf döneminde başardım.Galiba tarih insan hayatında da tekerrür ediyor ve ben yine o zamanki hislerime dönmeye başladım.Fakat bu sefer aynı kişi değilim,galiba daha mantıklıyım.Daha cesur değil ama mantıklı...sanırım bu daha önemli. -minik bir ders çıkarıldı-

Günlüğüme de geri döndüm.Günlük yazmayı o kadar özlemişim ki.İnsanın en yakın dostlarından birinin bir defter oluşu aslında ne kadar anlamsız ama bir o kadar da anlamlı.Elim ağrıyana kadar içimi döktüm ve bitirdiğimde hırkamı bir tarafa atmış saçım başım dağılmış bir haldeydim.Öyle bir özlem giderme işte.İyi hissettirdi,kendimin farkına vardım.Bu aralar okuduğum felsefe kitabından edindiklerimle de insanın özüne dönmesinin ne kadar önemli olduğunu kavradım.Günlük hayatta bir şeylere kapıldıkça,hırslarımızın peşinden gittikçe ve insanların gönlünü hoş tutmaya uğraştıkça en önemli varlığımızı kaybediyoruz,kendimizi.Hayat da kişilerin elleriyle oluşturduğu bir karışımdan ibaret ve galiba zaman zaman ölçüyü kaçırıp kendi istediklerimi göz ardı ediyorum.Bunun da temel nedeni nefret edilesi kaygılar.Ona da bir şeyler bulmaya başladım.Öldürmeyen şeyler güçlendirmeye devam ediyooor.

Kaygılarım bastırdığı zaman balkona çıkıp derin bir nefes alıyorum ve gök yüzüne odaklanıyorum.Güneşe,buluta ya da yıldızlara odaklanıyorum.Hele ay varsa dalıp gidiyorum.Sonra düşünüyorum ''Aslında ne kadar küçüksün ve tasaların ne kadar yersiz.'' düşündükçe rahatlayıp modumu yükseltiyorum.Aynı kötü moda dönmem belki yarım saat sonra oluyor ama her şey zamanla olur kanısındayım.Hiçbir şey bir anda bozulmadığı gibi bir anda da toparlanmaz,insan kendisine karşı dürüst olmalı;kendisini tanımaya fırsat vermeli.

Tatilde yaptığım çalışmaların meyvelerini almaya başladım.Okulda yapılan deneme sınavı güzel geçti umarım sonucu da güzel olur.Hala istediğim net sayısında değilim ama yapabileceğimi kendime kanıtlıyorum.İstediğim şeylerin dramadan geçmesine alışkınım fakat bu herkes için geçerli olduğundan isyan etmiyorum.Ne kadar ekmek o kadar köfte.



Herkesin dilinde olan diziye geçen hafta başladım ve bu hafta bitirdim.İsmi ''La Casa De Papel'' 8 kişilik özel bir hırsızlık çetesinin beş aylık bir planla İspanyol Darphanesini soymasını anlatıyor.Kafa dağıtmak için mükemmel bir dizi.Kurgu başarılı ve oyunculuklar çok iyi.Özellikle ikinci sezonu sevdim,birincisini aşırı bir beklentiyle izleyince hayal kırıklığına uğrattı.


Favori Karakterlerim: Nairobi ve Denver xo

💰💰💰

''Ölü Filozoflar Kahvesi''ni yavaş yavaş okuyorum ki hemen bitmesin,o derece sevdim.Bundan sonra daha çok felsefe kitabı okuyacağım.Kaliteli düşünmenin beni rahatlattığını ve iyi hissettirdiğini fark ettim.Felsefeyi de git gide seviyorum.Önerdiğiniz felsefe kitapları varsa seve seve bakarım! (Sofie'nin Dünyasını Okudum :))

Benden bu kadar,umarım haftaya daha güzel şeylerden bahsedip sizlerle mutluluğumu paylaşabilirim.Haftalık yazılarıma değer verip okuduğunuz için teşekkür ederim,içimden geldi; gerçekten teşekkür ederim :')

Çav!






2 yorum:

  1. Sevgili Anıl, hayata bakış açını çok sevdim. ''Aslında ne kadar küçüksün ve tasaların ne kadar yersiz.'' cümlesi bile senin hakkında kocaman ipucu veriyor. Sana Ferit Edgü' nün bütün kitaplarını tavsiye ederim. Ben "Ders Notları" ile başlamıştım, başucu kitabım olmuştu. :)
    Güzellikler seni bekliyor.. sevgiler gönderiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakış açımı sürdürmeye çalışacağım :') Kendilerini ilk kez duydum,dediğiniz kitabı sepete ekledim o halde :)
      Umarım! Daha çok sevgi gönderiyorum xo

      Sil