31 Aralık 2018 Pazartesi

Kendime Notlar ve Yılın En'leri ☕


Üzerimden deyim yerindeyse tır gibi geçen bir haftadan sonra yılın son gününden,gecesinden yazıyorum.

🍀🍀🍀


🍀🍀🍀

Bu hafta ne ders ne ruhsal açıdan iyiydi.Her şey ters,mutsuz edici ve yorucuydu.Ders anlamında verimsiz geçmesi hiç hoş olmadı.Canım öyle bir istemedi ki anlatamam.O masaya oturmak istemedim,sabah olsun istemedim,okulla ilgili herhangi bir şey istemedim...istemedim de istemedim.Elimden geleni yapmaya çalışıp kendimi sırtladım,bu leş haftayı da atlatmış oldum.

Her yeni yıl içimi bir heyecan sararken bu yıl çok fazla heyecanlı hissedemedim.Halbuki uzun zamandır istediğim şeyi gerçekleştirip salona bir yılbaşı ağacı aldım,Mariah Carey eşliğinde kardeşimle süsledim.Efsane keyifliydi.Gördükçe içim açılıyor.Her defasında yazıyorum ama doğru,küçük şeyler bizi hayata bağlayan asıl noktalar.

2018 Benim açımdan kabus gibiydi.Sıfır abartıyla söylüyorum.Yoruldum,bir hayli kırıldım,ruhsal açıdan çok ağır çöküntüler yaşadım.Büyümek ve olgunlaşmak bu yollardan geçmekse daha nasıl kötü hissedebilirim bilmiyorum.Güzel şeyler çok sınırlı.Birkaç başarı.Günlük eğlenceler...Kötü şeyleri daha çabuk hatırlıyoruz ne yazık ki.Tüm yılın geneli böyle olunca unutmak da kolay olmuyor.

Hayat devam ediyor değil mi? Her şeye rağmen etmeli.İçimizden durdurmak ve biraz ara vermek gelse de o bizden bağımsız bir şekilde var.O kadar önemli değiliz,zaman bize göre işlemiyor.

Çok klasik bir şekilde ilerleyerek kendime yeni yıl için öğütler vereceğim.İbretlik olabilir bunlar,okumaya devam edin bence :')

Geçmişi şu anın yapma.Kalp kırıklıkları yaşadın,biliyorum.Hak etmediğin şeylere maruz kaldın,biliyorum.Fakat bunlar kaotik dünyada muhtemelen karşılacağın şeylerdi.Seninle beraber gelmesinler bu yıl.Geçmiş yılda kalan kötü anılardan ibaret olsunlar.Bırak onları,bırak lütfen.

Kimseye veya hiçbir şeye bağlanma.Bugüne kadar tek başına atlattığın onca şeyi düşün.Bunları sessizce halledecek kadar güçlüydün.Okyanusta yüzüp derede boğulma.Değer verdiğinde alamadığın zaman çekil oradan,hak ettiğini yaşamak istiyorsan yap bunu.Kurban değilsin,bu hayat senin;ne hissettiğini en iyi kendin biliyorsun,bildiğinden şaş ama hissettiğinden şaşma.

Elinden geleni yap.Bunu yapman oldukça kolay.Her zaman yaptığın bir şey bu.Çabalamak.Bu senin her saniye yaptığın bir şey.Kendinle,dünyayla ve onun getirdikleriyle bitmek bilmeyen mücadelen...Yine de yüklenme kendine.Bazen bırak biraz dinlensin,o ne zaman dinlenmesi gerektiğini bilecek kadar olgun.

Kararlı biri ol.Artık buna ihtiyacın var.Ne demiştim? Hislerin.Onları takip et.Hislerinin gücünü kullan.En zor zamanlarında kendini nasıl iyi hissettirmeye çalıştığını hatırla.Hislerinin sana fısıldadığını,seni nasıl umutlandırdığını.Bu yıl hislerinle karar ver,kararlarını mantığınla tart.İkileme düşme.En kötü karar diye bir şey olamaz,diğer seçeneği hiçbir zaman bilemezsin.

Mutlu olmaktan korkma.Çok gülen çok ağlayabilir ama mutluluk bunun dışında bir kavram.Mutluluk demek hayattan alınan memnuniyettir.Memnuniyetsiz tavırlarını yok et.Gelen seçenekleri kendi hayatına göre uydur ve mutlu olman için kendine şans ver.Buna zamanla zamanla alışacaksın.

Tekrar bir hatırlatma: korkma.Ruhunun derinindeki her türlü korku seni sen yapan şey değil.Seni sen yapan şey onlarla mücadele etme şeklin.En büyük cesaretin de bu mücadelen işte,elden bırakma.

Kendini sev.Olduğun halinle güzelsin.Olmadığın biri gibi davranmadın hiçbir zaman zaten.Bu bile kendini sevmen için bir sebep.Yapmacık bir insan olup olmadığın bir kimliğe bürünmedin.Günümüz dünyasında kişisel bir devrim bu.Kutla kendini.

Fiziksel özelliklerini kabul et.Onları sevmek zorunda değilsin tabi yok saymak zorunda da.Beğenmediğin bir noktanı kabul et fakat beğendiğin noktalarından daha çok bahset kendine.Saçının çirkin gözükmesi gözünün rengini çirkin yapamaz sonuçta.Her bedenin kendi içinde bir kişiliği yok mu? Dünyadan istediğin özgünlük bu değil mi? En büyük özgünlük tam olarak varoluşun o halde.Onu anlamsız sözlerinle incitme.

Hayatın savurduğu bir yaprak değilsin.Hissettiğin şeyler için kendini suçlama,sana bunları hissettirenler kendini zerre suçlu hissetmezken kendine pay çıkarma.Herkes ektiği biçer.Sen çok güzel şeyler ektin,karşılığını alacağın günü sabırla bekle;koç burcu sabırsızlığını törpüle.Sabır için bol bol dua et.

Huh.

Yeni yıl bu yazıyı okuyan herkese huzur versin.Yaşadığımız yer,çevre ve en önemlisi ruhumuz için bol bol huzur.Onu yakaladığımız sürece dünyanın kaosu bizi fırtınasına katmaya cesaret edemez.

Sizleri seviyorum,bu yıl da yazılarıma değer verip okuduğunuz için teşekkür ederim;bu beni gerçek anlamda doymuş hissettiren yegane şey,sizin sayenizde...

2018'in Enleri:

En Sevdiğim Film: Üç Renk Üçlemesi (tık)

En Sevdiğin Kitap: Veronika Ölmek İstiyor - P.Coelho

En Sevdiğim Şarkı: Ou va la Monde - La Femme (tık)

En Sevdiğim Dizi: Modern Family (10.Sezon)

En Sevdiğim Anime: Soredemo Sekai wa Utsukushii

En Güzel Zaman: İzmir'de geçirdiğim günler ardından gelen tatil.

En Kötü Zaman: Yaz tatilinin diğer kalan günleri,sonbaharın ortaları.

En Çok Vurulduğum Söz: ''...sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyormuş gibi söz ederlerdi,ama işin gerçeği,başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı; çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı.'' (Veronika Ölmek İstiyor)

En Sevdiğim Yazım: ''Bucket List Hazırlamak ve Birtakım Hisler'' (tık)


O zaman bu yıl son kez:



çav!



16 Aralık 2018 Pazar

Eski Günlük,Güzel Bir Haber ve Meşguliyetler ☕


Günler çok yoğun geçiyor.Kendime istediğim gibi vakit ayıramıyorum,iki kelime bir şey yazmaya dahi üşeniyorum.Ya ders çalışma ya da bir yerlerde uyuma,uzanma halindeyim.Meşgulüm fakat çok keyifli bir meşguliyet olduğunu da söyleyemem,yorucu,sıkıcı ve zor olanından bir meşguliyet.

Ders çalışma tempom git gide oturdu.Bazı günler çalışamasam ve hiçbir şey yapmak içimden gelmese de eksiklerimi,yapmam gerekenleri biliyorum.Çalışırken kendimden daha eminim,sürekli deneme oluyoruz;eskisi kadar heyecanlandırmıyor.

Tecrübe edenlerin anlattığından bir tık daha zormuş her şey.Her an çalışma halinde olmak istiyosun,her saniye kayıp gibi geliyor ve hiçbir eğlenceli olayı keyfini çıkararak gerçekleştiremiyosun.Sürekli bir ders çalışmama vicdan azabıyla geziniyorsun.Ekstra dertler öncekinden daha fazla üzüp sinirlendiriyor.Ama ona da aldırmamak zorundasın.Her şeyi bırakmak istiyorsun ama sonra yapmak istediklerin geliyor aklına zorla zorla devam ediyorsun...Çok karışık ve sinir bozucu bir yıl,anlatamıyorum bile.Tek kelimeyle özetlersem büyük bir ''bıkkınlık'' okuldan,anlamakla yükümlü olunan her bir konudan.

🌙🌙🌙


🌙🌙🌙

Olgunlaştığımı hissediyorum hem de çok.Hayattaki her şeyin bir sebebi var.Yaşadığım kalp kırıklıklarını artık hayattaki mağdur benmişim gibi yorumlamıyorum.Negatif bir insan olmak istemiyorum,en azından bunun için çabalıyorum.Kendime bu kabalığı yapmama gerek yok.Elimde olanlarla güzel şeyler yapabilecekken kaybettiklerime odaklanıp var olan olanaklarım da gitsin istemiyorum.Endişelerim meşgul olduğum zamanlarda sıfırlanıyor.Sadece günü gününü tutmayan modum yüzünden bazen berbat hissediyorum ama bir şeylere odaklanarak bunu da aşabiliyorum.Hayallere olan inancım yavaş yavaş geri gelmeye başladı.Hayal kurarken kendimi engellemiyorum,sınırlar çizmiyorum.Ben olduğum sürece değerli hepsi,kendi şansımı her zamanki gibi oluşturmak zorundayım.

Geçen gün 8. Sınıfta yazdığım günlüğümü okudum.Gecenin bir vakti tokat yemişe döndüm.O zamanki Anılla şuanki Anıl arasında hissiyat açısından hiçbir fark yok,cidden hiçbir fark.Aradan dört yıl geçmiş ama ben yine genellikle mutsuz hisseden,yaşamdaki negatifliklerle boğuşmaya çalışan ve verdiği değerler yüzünden kazık yemiş biriyim.Bunu görmek canımı acıttı bildiğin.Nasıl olur ya dedim.Hiç mi akıllanmadın? Hiç bir ders çıkarmadın yaşadıklarından? Sonra değiştirdiğim şeylere odaklandım.Haliyen kendimi daha fazla tanıyorum.Eskisi gibi pata küte konuşup hareket etmiyorum,yaşların verdiği ağırbaşlılık var.Bu kadarla sınırlı değişim.Tabii bir de vizyonum genişlemiş.Dil öğrenmek,filmler ve kitaplar sağ olsun.Dualarımı yazmışım.Tamam isyan etmiyorum ama neredeyse hiçbiri gerçekleşmemiş.Her şeyin zamanı vardır tabii,yine de bir miktar üzdü.Olsun diyelim o zaman yazan Anıla da bu günleri anlatsam bu yaşa gelmeyi deli gibi istiyodu.Yine aynısın yine sensin,kendinden kaçış yok.Akıllan ve anına odaklan.

Güzel bir haberim var!

Geçen yazıda yazdığım yazıyla EF Education'dan yüzde yirmi indirim kazandım!Bir yıl içinde seçeceğim bir kampüste kullanabilirmişim.Ülkeler arasında İngiltere ve İtalya var.Zaten onlar olduğu için şansımı denemiştim.Herhangi bir şey kazanacağımı düşünmüyordum.Yazıyı çok dar bir zamanda yazdım,odaklanamadım ama şükür bir şeyler elde ettim.Umut Durakları ilk kez bana somut bir şey kazandırmış oldu bu cidden mutlu etti :') Sınavım güzel geçerse belki bu indirimi kullanabilirim.Şu anda hayatım sınavdan öncesi ve sonrası olarak ayrılmış durumda.Öncesinin nasıl olacağı sonrasında neler yaşayacağımı gösterecek.Hayat film gibi bense replikten repliğe atlayan oyuncu bazen de senarist.

Film demişken bu hafta abimin gelmesi şerefine korku filmleri izledik.Hell House llc çok güzel bir gerilim filmiydi.İki film birbirine zekice bağlanmış,sıfır yapmacıklık ve alabildiğinde kalite.Tavsiye ederim.

Diğer bir film ise hatırlar mısınız bilmiyorum ama ''Conte D'été'' diye bir filmden bahsetmiştim.Türkçe adı ''Yazın Hikayesi''.Aynı seriden ''Conte D'hiver'', ''Kış Filmi''ni izledim.Bu sefer de başrolümüz kadın üç tane erkek arasında kalıyor.Biri entelektüel biri yanında çalıştığı patronu diğeri ise yıllar önce sevgilisi olan adres karışıklığıyla kaybettiği kızının babası.Yazın Filmi kadar beğenmedim ama yine çok hoştu.Fransız filmlerinin hoş ambiyansı ve uzun diyalogları beni her zaman içine çekmeyi başarıyor.Diğer mevsimlerin filmini de izleyeceğim.


Üzerimdeki ''şanssızlık'' hissinden sıyrılamıyorum.Gözüm bana ait olan güzellikleri görmekte bir hayli kör.Neyse ki eskisi kadar salak da değil.Bazı konularda değiştiğimi biliyorum,yine tek başıma başardım bunu;alışmalıyım.

Güzel enerjinizi ve dualarınızı bekliyorum,size de en içten şekilde huzurlu haftalar diliyorum.


çav!



1 Aralık 2018 Cumartesi

5 Maddede Filmler ve Dil // #EFBloggerTürkiye 🌍


Duyguları,düşünceleri ve sezgileri anlamlandıran dille;farklı dünyalarda olmanın tadını alabildiğimiz filmlerin güçlü bir ilişkisi olduğuna inanıyorum.Farklı olanı anlamak isteme ve estetik arayışımızdan dolayı bir filmi izlerken konuşulan dili de ister istemez önemsiyoruz.

Dil öğrenmeye sürekli meraklı ve film izlemeyi de çok seven biri olarak bu kombinasyonu beş maddede inceleyeceğim.

1.Konuşma Dilinin Kulağa Hoş Gelmesi

En temel faktör bu.Bahsettiğim estetik zevk de bu kapsama giriyor.Bir filmi izlerken repliklerin telaffuz edilişi bütün filmin ambiyansını değiştiriyor.Her dilin ait olduğu bir ruh yapısı olduğuna inanıyorum.Mesela İtalyanca her sözcük sanki bir özlü sözmüş gibi şiirsel.Fransızca cümleler ise anlamı fark etmeksizin biraz melankolik.Farsça da Fransızca ile aynı dil ailesinden olduğu için yine biraz melankolik ve sanatsal.Uzak Doğu dilleri tonlamalar sayesinde yüksek tempolu...Örnekler çoğaltılabilir.Her dilin bizde uyandırdığı duygu farklı olduğu gibi bu film seçimlerimizi de etkiliyor.

Belki de öğrenilmesi en kolay dillerden sayılan ve bugün dünya dili olarak kabul edilen İngilizcenin her sektörde bu kadar önemli görülmesinin sebebi de insanların bu dili öğrenme ve anlamada ortak bir estetik zevke ulaşmış olmasıdır.

Film: Frantz
Dil: İngilizce-Fransızca-Almanca

*EF Fransızca Programları: tık
*EF Almanca Programları: tık


2.Filmin Evrensel Boyuta Ulaşması

Özgün içerik ve kaliteli bir yapımla bir film evrenselliği yakalayıp popülerleşebilir.İngilizceden devam edersek bugün çekilen birçok yapımın İngilizce olmasının bir sebebi de en çok konuşulan dilin İng. olmasından kaynaklıyor olsa gerek.

İnsanlar kendini en iyi şekilde anadilinde ifade edip aynı zamanda diğer dilleri de kendi anadilideki duygularla anlar.İngilizcenin ortak duyguları kendine has zenginliğiyle ifade edişi de filmlerin evrensel boyuta ulaşıp tanınmasında etkilidir.

Tabii kaliteli işlenişleri ve farklı kültürlere ışık tutan özgün yapımlarıyla evrenselliği yakalayabilmiş yapımlar da vardır,bkz:

Film: A Separation
Dil: Farsça

3.Dilin Oyunculuğa Etkisi

Belki fazla ayrıntı içeren bir madde ama dilin kesinlikle oyunculuğa bir etkisi olduğuna inanıyorum.Farklı milletlere ait oyuncuların farklı farklı ama milletlerine ait olan ortak bir auraları var.Beden hareketleri,dış görünüş ve telaffuz en belirgin örnekler olacaktır.Hatta ağlama sahnelerinde sergilenen oyunculuk bile dilin nasıl etkili olduğunu gösteriyor.Amerikan bir filmde genel olarak ağlama sahneleri kısa repliklerle geçilirken Türk filmlerinde yine genel olarak uzun olup dramatize edilir ve Türkçenin ağıt kültürüne ait dili kullanılır.

Dizi: The Tudors
Dil: İngilizce (İngiliz)

*EF İngiltere Dil Okulları: tık
*EF Amerika Dil Okulları: tık

4.Dilin Repliklere Etkisi

Duyguların dışa vurumu olan dilin filmdeki karşılığı replikler...Oluşturulan repliklerin anlamsal bütünlüğü,dile uyumu ve doğallığı filmin bütün ambiyansını etkiliyor.Örneğin Türkçede ''Hadi adamım!'' tarzı bir ifade pek fazla kullanılmazken Türk yapımı bir filmde böyle bir replikle karşılaşırsak kulağımıza oldukça çiğ gelecektir ve filmi özenti bulacağızdır.Oysa bu repliği birçok filmde İngilizce şekilde duyarken yadsımıyoruz.

Film: Babam ve Oğlum
Dil: Türkçe


5.Her Dil Bir Kültürün Aynasıdır

En başta belirttiğim gibi filmler bize yaşayamayacağımız dünyalarda olmayı tattırır.Kültürüne heveslendiğimiz ülkelerin öncelikle dilini öğrenmek isteriz.Çünkü o dilin o kültüre ait en önemli parça olduğunu bilir,en yakından keşfetmeye çalışırız.

Filmlerde kullanılan dil de bize dilin ait olduğu film,yapım ülkesi ve o ülkenin kültürüne dair ipuçları verir.Asya dilleri bu anlamda güzel bir örnek olacaktır.Birçok insan Asya ülkelerinin havalı alfabeli dillerine,minimalist sokaklarına ve ilginç kültürlerinin etkisine kapılarak Asya filmlerine,dizilerine vs. merak salıyor.

Film seçimlerimizde bile öğrenmek istediğimiz dilin-kültürün etkisi oluyor.Yapım dilinin ilgimizi çekmeyen ya da kulağa hoş gelmediğini düşündüğümüz bir dil olması bizi o filmden caydırabiliyor.Kendimden yola çıkacak olursam Fransız yapımı filmlerin favorim olmasının bir sebebi de Fransızcayı dinlemekten duyduğum hazdır.

Anime/Film: Garden of Words
Dil: Japonca


Dil öğrenmek gibi keyifli bir olayı filmlerle buluşturmak çok çok çok daha keyifli.Olabildiğince farklı yapım dillerindeki filmleri izlemeye özen gösterin.Her dil,yeni bir kültürü keşfetmekle hayatımızda araladığımız yeni bir pencere demek.Dünyada bu kadar fazla dil ve film varken bu zenginlikten yararlanmak gerek!

Sevgiler.


P.S:

*EF Yurtdışı programları: tık