30 Ağustos 2019 Cuma

Sonbahar Gelirken: Hikaye ve Melankoli


Çarşamba gecesi tatilden döndük.Her yıl gittiğimiz bir yer olduğu için ekstra eğlenceli veya farklı geçmedi.Yine de her şeyden biraz uzak kalmak için güzel bir fırsatım olmuş oldu.Özellikle uyku konusunda iyi geldi.Günün max. 3-4 saatini havuzda geçirmek dışında sadece uyudum.İnsan en çok kendi yatağında rahat eder aslında ama ben kendi yatağım ne kadar rahat olsa da başka yerlerde özellikle otel odalarında çok daha çabuk uyuyabiliyorum.Odalarımız kendi düşüncelerimizle hatta daha çok endişelerimizle dolu çünkü.Gece pıtır pıtır gelirler falan...

Blog alemi canlanmış bayağı.Bir sürü etkinlik-mim vs. gördüm.Katılmak istiyorum ama o enerjiyi bulamadım.Bunu da yapmacık bir şekilde yazmak adına yazmak istemedim.Bu aralar üni. işini fazlasıyla düşünüyorum.Kayıt işleri artık halloldu.Yurt da tamam zaten.İki tane banka kartı lazımdı,onlar da tamam.Banka işleri çok gerici bu arada söylemeden geçmeyeyim.Daha önce hiç bu tarz ciddi işlerle uğraşmamış biri olarak beni geriyor biraz.Valiz için de ufak ufak hazırlıklara başladık.Krem,diş macunu,medikal şeyler vs. küçük şeylerden ilerliyoruz.Gömleklerimi yıkayıp ütüleyip hazır etmem lazım.Bu kıyafet ayarlama işi yorucu olacak.Neyse bakalım ya,halledilir şeyler bunlar.Sadece psikolojik olarak fazla meşgul ediyorlar,her şey yerli yerine oturana kadar düşüneceğim.

Bazı insanların ruhsuz olduğunu bir kez daha anladım.Bencillik bir yere kadar çekilir bir şey olabilir ama ruhsuzluk bambaşka bir şey.İnsanlara nasıl hissettirdiğini önemsemelisiniz,o insanı sevmiyor olsanız hatta nefret ediyor olsanız bile.Karma,ilahi adalet...ne derseniz deyin bu enerjinin geri dönüşü gerçek.O kadar inanıyorum ki ya da belki inanmak istiyorum ki...Nefret de bir duygu.Sevgi kadar onun hakkında da konuşabilmeliyiz.''Nefret çok güçlü bir duygu ben bir şey hissetmiyorum'' kafasından uzaklaştım artık.Hissizlik diye bir şey yok.Nefret sevgi kadar gerçek,bazı durumlar ve insanlar da dümdüz nefret edilesi.Nefret ediyorum.

Senaryo için küçük bir hikaye oluşturmaya çalışırken senaryonun hikayesini oluşturmaya başladım.Güzel ilerliyor gibi,9 sayfa kadar yazmışım.Ne yalan söyliyeyim biraz bodozloma ilerliyorum.Beklemek pek benlik bir olay değil.Kafamda şekillenen şeyleri bekletirsem uçup gidiyorlar,yazsam bile sonradan beğenmemeye başlıyorum.İlla bir yerden başlamalıyım.Zaten yazmayı planladığım şeyden de bir miktar uzaklaştım.Şu olacak,dediğim şeyler yazı başına geçince değişiyor.Bu olayı seviyorum ama ben,yazmanın büyüsü bu;kurgunun eğlencesi ve sürükleyici kısmı tam olarak bu.

Yalnız diyalog oluşturma kısmı beni zorluyor.Bir kitabın en işçilik isteyen kısmının bu olduğunu yazarken fark ediyorum.Karakterleri konuşturmak bambaşka bir yetenek.Art arda gelen replikler gibi olmamalı,aynı zamanda hikayeden kopmamalı ve hiç tanışmadığınız o karakterleri de birebir yansıtmalı.Farklı bir ustalıkmış bu konuşturma işi.En çok bunu yaparken zorlanıyorum,belki daha fazla okumalı ve yavaş ilerlemeliyim.Çabuk biten ve beğenmediğim bir iş zaman kaybı olur,zaman da var umarım çaba da.Bir hikaye de tamamlansın bu sefer,canım kendime not düşünüyorum bunu.

Eylülle birlikte sonbahar gelirken havalar hala sıcak.Sonbahar havasıyla birlikte gelsin.Kapalı,hafif yağmurlu ve serin.Çok özledim bu havaları.Hiç yaz insanı olamadım.Yaz bana iyi gelmiyor,güneşin mayıştırıcı bir etkisi var üzerimde.Duygusal olarak da bu böyle.Sonbaharla birlikte birçok şeyi planlamak istiyorum.Belki bir defter alıp bullet journal tarzı bir şeyler yapmaya başlayabilirim.Düşüncelerin de bir sıraya sokulmasına ihtiyaç var.Bunu sadece zihnen yapmaya çalışmak zor.Yazdıkça iş ciddileşiyor,öngörü artıyor.Eskisi kadar defter kalem meraklısı olmasam da belki bu heyecanımı da canlandırır bu iş.Lisenin hazırlık yılındaki azmimi arıyorum valla.Deli gibi İngilizce-Japonca çalışır yoga yapardım,bazı günler yüzerdim,mat-1 problemlerine başlamıştım...Şimdi her şeye karşı biraz daha isteksizim.Nedenini sorgulamak istemiyorum,matruşka gibi açıldıkça açılır,gereksiz.

Paris Hilton ve Nichole Richie'nin eski şovu ''The Simple Life''a taktım bu aralar.İnternette olan tüm sezonlarını izledim.Çok komik ve eğlenceliydi.Hiçbir şey düşündürmeyen bir aktiviteydi,enfes.Espri anlayışları bir yana ikisini de kişi olarak seviyorum.Boş gibi gözüken ama aslında insanlarla sarkastik bir şekilde dalga geçebilen kişiliklerle enerjim uyuşuyor.Chanel Oberlin başta olmak üzere Regina George gibi karakterlere de bayılırım mesela.Böyle bir tarafım da var :'D

İyiyim ama mutlu hissetmiyorum uzun bir süredir,donuklaştım sanki.

*Oysa insan olarak dünyaya gelmişti.Çok daha kompleks bir hayvan.Duygu denilen bir şeye sahip.Bir nevi altıncı duyu organı.Hissetmeye yarıyor,kırılıyor,oynanıyor bazense yitiyor.Evrene göre küçücük olup insan bedenine sığan evrenden daha güçlü bir şey,duygu.* (Hikayemden bir alıntı.)

çav.


la collectionneuse






18 Ağustos 2019 Pazar

*Miskin Yaz Günleri


Yazın son zamanlarını uyuklayarak,oyun oynarak ya da bir şeyler izleyerek geçiriyorum.Alabildiğine tembel şekilde.

Salı günü kalacağım yurtla görüşmek için Kocaeline gittik.Şehre ilk gidişim oldu,daha önce o taraftan yolculukta bile geçmemiştik.İlk fark ettiğim şey şehrin yeşil oluşu oldu.Büyük bir şehir olmasına,onca binaya vs.'ye rağmen sanki yeşilliklere dokunulmamış gibi gözüküyordu.Çok hoşuma gitti bu,beklediğimden daha güzel geldi gözüme.Daha sonra yurdu ayarlayıp birkaç mağaza gezdikten sonra ayrıldık.Yolculuk fena yorucuydu merkeze gitmeye halimiz kalmadı.

Şehirdeyken biraz kötü hissettim.Edişelendim daha doğrusu,ne zamandır anksiyete yaşamıyordum.Ha bu gereksiz bir endişe mi? Hayır.Korkmamın ve endişeli olmamın normal olduğunu kendime yineledim.Şunu da ekledim,büyük olaylar işin içine girdikçe küçülür.Birçok şey için böyle.Adım adım olacak şeyleri hurra yapmaya ya da hissetmeye gerek yok.Kendime her şey için zaman tanımak istiyorum artık.Zamanında öyle yüklenmiş öyle kasmışım ki ruhum şu an genişlediğini hissedince nefes aldı sanki,e biraz da boşluğa düştü.

Geçmişe bakışımızın bizimle birlikte evrildiğinin aydınlanmasını yaşadım.Büyük bir olay olmayabilir ama bunu apaçık bir şekilde gözlemlemek kendimi daha güçlü hissettirdi.Beni kıran insanların yaptıklarını pek de yumuşatarak görmüyorum artık.Yok güvendiğim için hata bendeymiş yok efendim bir olayda iki tarafın da suçu olurmuş...öyle bir dünya yokmuş.Herkes bir şekilde yaptıklarını ödesin kafasındayım,elimde olsa bunu ben yaparım ama inanın bunun için fazla vicdanlıyım.Bu vicdan kimseyi daha iyi bir insan yapmaz o triplerim de yok,hatta daha salak bile yaptığını söyleyebilirim.Huy işte kurumuyor.

Özlediğimiz şeyleri istediğimiz anlamına gelmediğine dair güzel bir söz okumuştum,tam nasıldı hatırlamasam da o zamandan beri aklımdan çıkmadı.Aşırı doğru değil mi? Özlediğimiz şeyleri o zamanın içinde özlüyoruz çünkü,ama bu zamanda onu istemeyebiliriz.Orada kalsın,o şekilde daha güzel ve anlamlı.Her şey bir devinim içinde,tekerrüre gerek yok.Bu sözün bende uyandırdığı şeyleri daha güzel ifade edebilirdim,dilim bu kadar döndü şu an;oysa daha anlamlı bir açıklamayı hak ediyordu.Affedin.

Dört gün kadar sonra tatile çıkacağız.Yüzmeye ve havuz kenarında kitap okumaya uzun zamandır ihtiyacım vardı,gün sayıyorum.Tatiller endişeli düşüncelere ara vermek için de kıymetli bir fırsat oluyor.Bütün Akdenizliliğimle bunun için çabalayacağım.Tatilden sonra yeni bir hengameye hazır olmalıyım.Yurda Eylül ortalarına doğru yerleşmiş olacağım.Şanslıyım ki bu yollardan geçen bir abim var,ailecek uzmanlaştık;ne lazım ne önemli biliyoruz.Sürecin tık tık işleyip vedanın da en az üzücü şekilde geçmesini istiyorum.Her ''istiyorum'' lafından sonra aklıma hem istek yasası hem de istediğim halde olmayan onca şey geliyor,trajikomik.

Can sıkıntısından karalanan bir yazı oldu,kısa tutayım;sizi baymak istemem.


çav.


Conte d'Ete
















10 Ağustos 2019 Cumartesi

Üniversitem,Planlar ve Birtakım Hisler


Bir maceranın daha sonuna gelmiş gibi hissediyorum.''Level Up'' yazısı geldi,yeni bir seviye,yeniden başlayacak bir ton şey,uğraşılacak yeni işler,alınacak yaşlar...

Tercih sonuçlarımız açıklandı.Kocaeli Üni. Hukuk fakültesini kazandım.İzmir İzmir diye sayıklayıp hayal kurerken fırlayan puanlar beni buraya uçurdu.İlk gördüğümdeki şoku ve üzülmemi hayatım boyunca unutmayacağım.Hayal kırıklığı oldu böyle.Daha önce yaşadım mı? Çok kez.Ama bu bildiğin bir hayalin kırılışı gibiydi :'D Şu an mutsuz muyum? Hayır.Okulu zaten araştırıp emin olarak yazmıştım.Güzel ve avantajlı bir kampüsü olan gelişmiş bir üniversite.Benim üzüntüm kötü olmasında değildi zaten,beklentilerin olmaması hissi.Şehir hakkında da güzel şeyler anlatıldı,bölüm hakkında vs. beni tatmin eden şeyler öğrendim.Şanslı ve emeklerimin karşılığını almış hissediyorum birçok açıdan.Hayalimdeki,hedefimdeki bölümün olması düşündükçe umutlandırıyor mesela.Aklıma koyduğum şeyi yapma hissi birçok şeye bedel.Başarıyla beslenen bir yapım var,biraz da mükemmeliyetçi.Hayat birincisini kabul ediyor ama mükemmeliyetçilik bir kez daha öğrendim ki olmuyor.İzmir benim için hayırlı olan değildi belki de diyorum.Aşırı yerleşik bir düzene gitmek beni yeterince mutlu ya da heyecanlı hissettirmeyebilirdi.Şu an birçok şeyi kendim halledeceğim.Ailemden kimse olmadan ve hayatımda bir kez bile uğramadığım bir şehirde.Koç olarak aradığım adrenalin buydu...blog beni pozitifleştiriyor,seviyorum burayı;kendi umut durağım gibi :')

Salı günü,umarım bir sorun çıkmazsa,yurt için görüşmeye gideceğiz.Kampüse yakın bir yer bu yüzden oraları gezme fırsatım da olacak.Tepe bir yere kurulu ki şehir merkezinde olmasından iyi olduğunu düşünüyorum.Fotoğraflardan görmekle gerçekteki fark eder tabi,o yüzden fena halde meraklıyım.Şehre girdiğim zaman ''Tamam ya'' diyebilmek istiyorum.O his bana mekanlar açısından geçiyor.En basitinden bir kafe için bile öyle hissediyorum.''Yuva'' hissi gibi.Aman derin düşünmemeyim yine dimi? Sonrası üzmesin,büyük beklentiler ardında daha büyük fırtınalar bırakabiliyor.

Gökçe geldi bir haftalığına falan.Perşembe günü yolcu ettik.Sonuçları da birlikte öğrendik.Diyeti de birlikte bozduk yalnız :( Pazartesi tekrar başlayacağım.Cidden illet bir olaymış.Kilo alma hissini kazanıyormuşsun resmen.Yapmasam da olur bir kıvamdayım ama bir şekilde toparlanmak istiyorum.Evde spora da devam edebiliyorum.Salon işi sıkıcı geldi,bir ay yetti;belki diğer yazlara...

Japonca çalışmayı ve yazı yazmayı ertelemek için bir bahanem kalmadı.Diyetle birlikte onlara da girişmek istiyorum.Japonca nasıl toparlanır valla hiç bilmiyorum.En son ne yaptım nerden alsam...A2 seviyesi gözüküyorum ama şu an A1 eksi falan olabilirim.Zamanlardan ve alfabe çalışmasından geri sarabilirim sanki.İngilizce için de eskisi gibi TED izlemeye döndüm.Hukukta da dilin önemi büyükmüş.Kuzenimle konuştuğumda Japoncanın da iş hayatında gayet işe yarar olduğunu söylemişti.Onu olduğum seviyeye tekrar sabitleyip İngilizceyi eskisi gibi kassam kendimi daha güvende hissedeceğim sanki.Dil öğrenmek bana hep zevkli gelmiştir,bu zevki bayadır tadamadım malum;eski Anılı canlandırma zamanı mı ne?

Çanakkaleden ayrılmanın ne kadar üzücü olacağını bundan sonra her yazımda anlatabilirim herhalde.Sevdiğim her şeyin,herkesin olduğu bir yerden ayrılmak düşündükçe dramatikleştiriyor bulunduğum ortamı,dinlediğim şarkıları.Hele aileden ayrılmak,ilk gün yurttaki halimi hayal edebiliyorum/edebiliyorsunuz :'D Hayatının kırılma noktalarından biri,bir şekilde mecburiyet.Tatsız ama sonu tatlı olsun. (Yaprak Dökümü Veda Sahnesi İzle -tık-)

Sizden büyük bir isteğim var yazıyı bitirirken.

Bana film önerin :( Benim tarzımı ve birçok filmi izlediğimi göz önüne alırsanız aşırı mutlu olurum.Drama olur,Mean Girls tarzı komedi-gençlik-üniversite olur,klişe olmayan aşk filmleri olur...

Daha önceki yazılarımda gönderdiğiniz güzel enerjiler ve dualar için de teşekkür ederim.Daha sık yazacağım için heyecanlıyım.Blog da benimle/sizinle birlikte level atlıyor,boss kesmeye doğru gidiyoruz!

çav xo


''neden başladığını hatırla''