Ahmet Erhanın kalemiyle tanıştığım için çok mutluyum.Her şiiri,her dizesi beni bana anlatır cinsteydi.Özellikle şiirlerin yazım yılına dikkat ederek okudum,yaşını hesapladım.Beni bu kadar iyi anlatabilen birinin bana benzeyebileceğini düşündüğümden benim yaşımda yazdığı şiirlerini tekrar tekrar okudum.Dili o kadar sade ama bir o kadar dokunaklı ki bunu sanki siz de ifade edebilirmişsiniz ama yaşamanız da gerekiyormuş gibi bir hisse bürünüyorsunuz.Genç yaşta yazdığı şiirlerini nispeten daha fazla sevdim.Büyüdükçe biraz daha pervasızlaşmış sanırım.Daha bölük pörçük ve küfürlü yazmaya başlamış.Konular da daha somut şeylere indirgenmiş.Bu yazıyı hem dönüp kendim de okuyabilmek adına hem de Ahmet Erhan'la sizi de tanıştırmak istediğim için yazıyorum.
*kendi cebinde paslı bir bıçak taşıyan biri
önüne çıkan herkesi katil sanıyor
(alacakaranlıktaki ülke)
*bir dal hiç bu kadar benzemedi
pencereye uzanmış bir namluya
(ülkemde bir gece)
Erhan'ın şiirlerinde kendi kuşağının acıları,sıkıntıları ve en çok da ölümleri yer alıyor.Şiirlerinde ölümden fazlasıyla bahsediyor.Yalnız ölümden onun anladığı biraz farklı onu da şu dizelerinden anlayabiliriz:
*sevdiğim şairlerin çoğu intihar ediyor sonunda
ölümü bir yaşam boyu gözaltında tutmuş gibi...
ama her gün herkes intihar etmiyor mu şu dünyada?
...
sahte gülücükler,yalan dolanlar,üleşmelerle
binlerce insan intihar ediyor farkında olmayarak
(dönüşün senfonisi)
*ağlıyorum şimdi bir tabutun önünde
biraz sonra eve gidip şiir yazacağım
yaşamın güzelliği üstüne
(kuşağım,acılı kuşağım)
*bugün oturdum ölümü düşündüm
yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken
(bugün oturdum ölümü düşündüm)
*ölüleri hep kefenlere sararlar
bir yaşam boyu sıkılı duran yumrukları
toprağın üstüne çıkmasın diye
(koro her zaman haklıdır)
*sevgili ölüm
artık anlıyorum şimdi anlıyorum
ben hep yaşarak
seni büyütürmüşüm
gün gün
(nostalji)
Aynı zamanda zihinsel bulantılarını da dizilerine çok hissedilir bir biçimde yansıtmış.
*bilincim öyle bomboş ya da öyle çok dolu ki birbirini itiyor
her görüntü,her söz
(tiksinti)
*ben kendime küsmüşken
benimle kim barışabilir?
(kyble'nin son oğlu)
*bana bir yara kaldı
bir de yaşama isteği
belli belirsiz
(sonun sonsuzluğu)
*ey yüreğimde doğan isa!
haydi,yeniden çarmıha geril
bu son ölümün olsun
ve bir daha doğma!
(sonun sonsuzuğu)
*bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
ayrıkotları,dikenler bürümüş
(oğul)
Şimdi de son olarak beni vuran o dizelerine geleyim.İşte bu dizelerle onda kendimi buldum:
*kendimle öyle çok konuştum ki
şimdi herkes niye susuyorsun diye soruyor
(hareketsiz yolcu)
*kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar
ödüm kopuyor,bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye
yenilmeyeceğim,boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
hep direnen bir yanım kalacak
adımın soluk izi,acının seyir defterinde
(gülşiir)
*her şey benim dışında olup bitiyor
ve beni katıyor kendine
(çaresizlik)
*radikal bir çiçeğim ancak kendi saksısında açan
(hayır hayır hayır hayır)
*acı,takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde
sevincinse tüyden ayakları vardı
(milattan önceki şiirler)
Şair Akdenizli olmasından,Akdeniz sevgisinden de deniz,portakal ağacı gibi ögelerle sık sık bahsediyor.Onun bu sevgisini okurken ben de büyüdüğüm Akdenizi,serin akşamlarını,tahta iskelelerini ve en çok da çocukluğumu özledim :')
Teşekkür Ederim Ahmet Erhan,
çav.
Güzel şiir.
YanıtlaSilBloğunuza mail abonelik butonu koyarsanız daha rahat takip edebiliriz:)
Aktif bir şekilde mail kullanmadığım için düşünmemiştim,hemen koymaya çalışacağım;teşekkürler!
Sil