22 Haziran 2018 Cuma

Vedalar,Karamsarlık,Film ve Birtakım Düşünceler ☔


Ayrılıkla ve üzüntüsüyle geçen bir hafta sonunda haftanın güncesi yazamamıştım.Keyfim nispeten yerinde,hava yağmurlu ve kapalı...mis.

Abimi geçen hafta Amerika'ya uğurladık.Work&Travel için gitti.Evden çıkana kadar pek üzüldüğümü söyleyemem.Sadece heyecanlandım onun için.Ama evden çıkarken gitmesi içime dokundu.Sonuçta bambaşka bir ülke hatta kıta...her dakika aklımızda abim var,onun da biz.Şükür ki sağ salim vardı hatta ilk haftasını bitirmesine günler kaldı.Annem de aynı gün memlekete gitti.Anlayacağınız ev epey sessizleşti ve ben de yalnızlaştım.Ayrılıkları herkes gibi sevmiyorum.Güzel hikayelerin veda kısımlarını okumak yerine bir kenara fırlatıp atmak istiyorum.

Ders çalışmaya başlamıştım,her şey güzel ilerledi.Günlerim uyanıp ders çalışıp bilgisayarda takılmakla geçiyor.Bizimkilerle anca bu hafta buluşabildik.Bir hafta boyunca aktivite yapmadığımdan olacak ki geçen hafta ruhen çok kötüydüm,şu anda da iyi olduğumu söyleyemem ama alıştım bu duruma.Çok fazla şeyi aynı anda düşünüp aynı zamanda hassas bir insan olunca hayat içinden çıkılmaz bir hal alıyor.İç çatışmaları çözmek yerine direkt sonuca vardırmak lazım.İnsanları kırmamaya çalışmak yerine kendine karşı kibar olup kırılmamaya çalışmak lazım.Lazım da lazım...insanlar olarak ders çıkarmak dediğimiz şey aslında sadece sözde.Aynı şeyleri defalarca kez farklı versiyonlarda yaşayıp atlattığımızı düşünüyoruz.Oysa kaçamayız kendimizden.Bir şekilde gelir seni bulur,ders çıkardım dediklerin farklı hallerde karşına çıkar.O zaman çıkar bakalım yeni bir ders daha.Yorucu bir süreli döngüden ibaret hayat.

Uyku düzenim her yaz ve yıl olduğu gibi bozuk.Dün sabaha karşı yattım.Yalnız bu sorunla ilgili bir şey keşfettim.Uyuyamamaktan çok sanırım uyumak dahi istemiyorum.İstesem bile engelliyorum kendimi.Ne ile alakalı olduğunu bilmiyorum.Yeterince yorulduğum kış döneminde bile ikiden önce yatmamak için direnirdim.Alışkanlık mıdır psikolojik mi çıkaramıyorum.Fazla da takılmıyorum açıkçası.Geceleri seviyorum.Bana ne kadar saçma sapan düşünceler yükleyip karamsarlık doldursa da seviyorum.Zaten en çok en üzen şeylere bağlanıyoruz.En zararlı yiyecekleri ve alışkanlıkları seviyoruz.Bu da o hesap.


instagram: tık

Salı gecesi çok naif ve kaliteli bir film izledim.İlaç gibi geldi,şarkılarının etkisinden hala çıkamıyorum.Filmin adı ''Sukkar Banat'' Lübnan'da geçiyor ve Fransız yapımı.Bir kuaför salonundaki farklı tipteki kadınların hayatını anlatıyor.Kadın yaşamına dair birçok farklı yön gösterilirken aynı zaman sıcacık atmosferi ve samimi oyunculuklarıyla sizi içine alıyor.Şarkıları ise efsane,hemen iki favorimi paylaşıyorum:


Tango el Caramel



Khaled Mouzanar - Mreyte ya Mreyte

*çay demleme molası*

Perşembe günlerini kendime tatil ilan ettim.Bu gün ders çalışmadım.Akşamüzeri Şevval ile buluştuk,Melike yazlıklarında.Pınar da bizimle geldi,evde annem de olmayınca canı çok sıkılıyor.Yağmurlu havada plan yapmak saçma gibi gözükürken mekanların tıklım tıklım olduğunu görünce rahatladık.Keyifli ve huzurlu bir gün geçirmiş olduk :')


☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕☕

Yavaş yavaş yogaya kaldığım yerden devam etmeye başladım.Hatta annem de başlamış.Her gün yapıyor.Ben de onu görünce yoga yapmayı özlediğimi fark ettim.Birkaç gündür yapıyorum.Omuz ağrılarıma fena halde iyi geldi.Bugünü,dünya yoga gününü,es geçmiş oldum.Bir şeyleri yapmam gerektiği için yapmamayı kendime kural bellemek istiyorum.Çünkü bir insanı aslında en çok yoran şey bu.Kendine koyduğu keyif almaktan çok yapmak zorunda hissettiği bir sürü şey.Yoga bunun için en uzak şey olmalı.Kendini zorlamak yerine kendine karşı nazik oluşu öğretmeli yoga...O halde bu kafadan devam.

Ders çalıştığım günlerde kitap okumak rahatlatmak yerine yoruyor.O yüzden hala ''Ye Dua Et Sev''i okuyorum.Fena ilerlemiyor.Şunu fark ettim ki filmi çok daha güzel.Kitap bir sürü ayrıntıyla dolu.Biliyorum orjinali kitaptır fakat anlatılmak için anlatılan şeyler okuyucu olarak beni baydı.Tezer Özlü kitaplarını almak istiyorum.Sanırım ben karanlıktan hoşlanan bir okuyucuyum.Yazar beni felaket senaryolarıyla düşündürsün istiyorum.Beni gülümsetmeye çalışınca soğuyorum.

Bazen aklıma fena halde kitap&film senaryoları geliyor.Bir gece sadece bunu düşündüm ve not ettim.Sabah olunca ne mi oldu? ''Uf bu ne şimdi?'' deyip yüzümü buruşturdum.Gece boşuna uyumamız için verilmemiş değil mi? Senaryo yazmak nasıl bir şey diye azıcık araştırma yapmıştım.Çok kolay bir işe benzemiyor hatta hiç.Fakat sonra hikaye gibi yazılıp sonra senaryoya çevrilebildiğini düşündüm.Film izleye izleye kendim de bir senaryo yazmaya heveslendim.İçinde hem yazma hem film olan bir aktivite sanki tam benlik.Fikirlerimi oldukça not ediyorum.Bir senaryonuzun filme çevrilmesi büyüleyici bir şeydir eminim.Düşünsenize, kanlı canlı oluveriyor düşleriniz.Bunu isterdim.Hatta bunun ötesinde bunu bizzat kendim gerçekleştirmek isterdim.Eğitim isteyen işler fakat şimdiden hayallerimdeki yerini aldı.Kendi emeğimle yazdığım özgün bir senaryo...bakın özgün olmak çok zor.Fazla film izleyince insan illa etkileniyor.Neyse bir kutucuk açalım bu hayal için.Yıllar sonra içini doldurmayı da unutmayalım.Hıh,oldu.

Sevmek ile alışkanlık karıştırılabilir bir şey mi? Alışkanlık zaten sevgiden mi doğar? Bunları epey düşündüğüm bir hafta oldu.Kendi kendime farklı yorumlar yaptım.Sizin de görüşlerinizi merak ediyorum.Biraz aydınlanma tozuna ihtiyacım var!


huzurlu günler diliyorum,

çav.














15 Haziran 2018 Cuma

About Elly / A Separation - İran Sineması Hakkında


Filmler hakkında konuşmayalı epey olmuş!

Son zamanlarda pek fazla film izlemesem de aklımda kalan kaliteli filmler oldu.Yazı yazacak kadar etkilenmemiş olacağım ki ayrı bir başlık açmadım :)

İran sinemasından,aynı yönetmene ait,yeni bir film daha izleyince bu sinemanın ne kadar hoşuma gittiğini fark ettim.Genel hatlarıyla tekniklerinden anlayacak bilgiye sahip olmasam da işleyişler hakkında birkaç çıkarım yapabildim.



ABOUT ELLY

(Darbareye Elly)
2009
IMDb: 8.1
Yönetmen/Yazar: Asghar Farhadi

Hafızamda tazeyken öncelikle bu filmden bahsederek başlıyorum.

Filmin konusu bir grup ailenin çocuklarının öğretmeni Elly ile konaklamak için okyanus kıyısında bir eve gitmeleriyle başlıyor.Film boyunca Elly'nin kayboluşunu ve ardından yaşanan,çözünen gizemleri öğreniyoruz.İçten içe sizi geren bu film aynı zamanda İran toplumu hakkında birçok ipucu da veriyor.Zannımca sizi geren de bu,o sistemin içinde hissederken aynı korkuları yaşamak.

Oldukça durağan ilerleyen bir film.Bol bol diyalog var,yani tam benlik diyebilirim.Farsça o kadar güzel bir dil ki dinledikçe kurgu beni içine aldı.Devletin baskısı yüzünden İran'da özgür bir şekilde kurgu hazırlanamadığı açıkça gözüküyor.Sevgi konusu bile belli çerçeveler içinde,bastırılan duygular üzerinden anlatılmaya çalışılıyor.Oysa dünyada yasaklanması ve hoş görülmemesi gereken bir şey varsa o da nefretin ta kendisidir.



A SEPARATION

(Jodaeiye Nader az Simin)
2011
IMDb: 8.3
Yönetmen/Yazar: Asghar Farhadi


Daha önce izlediğim ve bahsettiğim bu filmi çok daha fazla beğendim.

Öncelikle oyunculuklar efsane ve ötesiydi.Kısıtlı bir şekilde çekilen İran sinemasına damgasını vuran,yetenekli oyuncular oluyor.

Ayrılık hikayesiyle başlayıp içine bir suçlamanın ve bu işlerin içinden çıkışını anlatan bu filmde yine İran toplumu ve devlet düzeni hakkında fikir sahibi oluyoruz.Bu açıdan,izlediğim en iyi filmlerden biri olan İsrail yapımı ''Gett'' filmine de oldukça benzettim.Aynı coğrafyanın sorunlarına değinen,özellikle kadın yaşamının üzerinde sürekli görünmeyen bir elin olduğunu hissettiren bu filmler oldukça özgün ve kaliteli.Ayrıca aklıma sürekli kendi ülkemiz de gelmedi değil.



İran sinemasının etnik sanat yönetmenliği ve bol konuşmalı başarılı oyunculuklarına fena halde vuruldum.Baskı içinde yönetilen bir ülkeden çıkan bu iki film bize:aslında sanatın her halde ve şekilde icra edilebileceği,her ne kadar devlet sansürlese de toplumsal sorunların sanatsal bakış açısıyla duyurulabileceğini kanıtlıyor.

İran sinemasını biraz da Fransız sinemasına benzettim ki ikisinin ortak yapımları da var.Bu iki filmi izlerken Fransız festival filmi izliyormuş gibi de hissedebilirsiniz.Aynı özgünlük ve kalite mevcut.Fransız filmlerini çok seven biri olarak aynı notu verdiğimi söyleyebilirim.Farsça için doğunun Fransızcası demiştim öyleyse doğunun Fransız filmleri de İran'dan çıkıyor diyebilirim..en azından bende uyandırdığı his tam olarak bu :')

İkisinin de sonu vurucu değil ya da sizi fena halde şaşırtan,etkileyen bir senaryo yok.Fakat baymayan yavaş işleyişleri ve içinizde uyandırdığı duygular,film bitince size bir ''ah'' çektiriyor.Klişe ilerleyen yapımlara karşı bu tarz farklı farklı yapımları şiddetle öneriyorum.Her telden film izlemek size bambaşka pencereleri aralıyor.Görmek istediğiniz,merak ettiğiniz dünyalara misafir ediyor.Benim için bundan yararlanmak büyük bir keyif.


(Bu tarzda film önerilerinizi dört gözle bekliyorum)

iyi seyirler

çav.

P.S: İran'da devrimden sonrasını etkileyici bir şekilde anlatan ünlü  ''Persepolis''i de unutmamak lazım.İzlenilesidir.  (Fransız/ABD ortak yapımı,yönetmen ve yazarlarından biri İran asıllı)



9 Haziran 2018 Cumartesi

İzmir,Yaz ve Birtakım Planlar 🌻


Sonunda yazacak gücü bulabildim!

İzmir'den döneli 2 gün oldu.Oradayken yazacak fırsat buldum fakat her şeyi biriktirip öyle paylaşmak istedim.Bu seferki İzmir macerası epey doluydu.Bir sürü farklı şey yapıp zamanı güzel değerlendirdik.

instagram: hopefulsalad


İlk kez böylesine hızlı geçen bir yolculuk geçirdim.Yol boyunca kitap okuyup günlük yazdım.Hani kendime sormam gereken cevapsız sorular vardı ya,işte onları sordum.Araç giderken yazmak biraz zordu ama kelimeler boncuk gibi döküldü.Kafamı pencereye çevirdiğimde İzmir'e geldiğimi fark ettim :')


Teyzemlerin balkonunda zaman geçirmeyi çok seviyorum.Kuzenimle her gece oturup drama dolu vakitler geçirdik :') Bir iki yıl önce denizi daha fazla görüyorduk fakat kentleşme sağ olsun manzara gittikçe kapanmış...yine de hala hoş.


Setacığım <3
İlk durak Alsancak...bana kalırsa İzmirdeki en güzel yer.Farklı insanlar,mekanlar ve aktiviteler dolu.Hepsi bir işleyiş içinde,estetik...


Sevgi Yoluna uğramamak olmaz! (Fotoğrafını çektiğim yerin tersi tarafta :'D)
Birçok kitabı uygun fiyatlara bulabileceğiniz tatlı bir sokak.''Ye Dua Et Sev'' in kitabını görünce aldım.Filmi kadar beni etkilediğini söyleyemeyeceğim,hala okuyorum.Ayrıca bir de bilgisayar masasının olduğu duvar için kucağında kedi tutan Mona Lisa posteri aldım.Fena olmadı.



dönüş yolu,vapur
Fotoğrafları ne yazık ki hep instastory'den çektim.Çünkü telefonun fotoğraf kalitesi iyice bozuldu :_


Sonraki günlerin sırasını hiç hatırlamıyorum,fotoğraflar oldukça karışık.Mavibahçe'de Deadpool 2'yi seyrettik.Birinci filmi kadar sevmedim,hatta direkt sevmedim. (üzülen emoji)




Aziz Yuhanna Kilisesi'ni ziyaret ettik.Hayatımda ziyaret ettiğim ilk kilise olmuş oldu.Her türlü dinin mabetini gezmek,incelemek istiyorum.Çok farklı bir his uyandırıyorlar içimde,bulunmayı seviyorum.Kilisede de böyle hissettim.Ambiyansı etkileyici,heykeller ve tablolar mükemmeldi.



Kuzenimin isteğiyle Alsancaktaki bu pembe fışkıran kafeye gittik.Pamuk şekerli dondurma ve tatlı türevi şeyler yapıyorlar.Fiyatları gereksiz pahalı ve maalesef tatları çok da güzel değildi,olsun dedik,denenebilir :_

İlk defa Sushico'da Sushi yedim.Tadı enfesti.California Dream adlı menüyü ortak aldık.Bize kalırsa iki kişiye gayet yetiyor.Denemelik düşünüyorsanız alınabilir.Bunun dışında Gündoğdu'da oturup çekirdek (çiğdem demiyorummm!) çitledik,sohbet ettik ve evde bıkmadan usanmadan monopoly oynadık!

Son iki gün abimin evine gittim.Dokuz Eylül'ü gezdim ve İrem Ablayla tanışmış oldum.Hukuk fakültesini görmek güzeldi.Fakat üni. konusunun beni hala pek heyecanlandırmadığını hissettim.İşte bir bina ve eğitim gören insanlar modundaydım.Oysaki avukat olmak en büyük hedefim.Yine de bir sürü farklı genç insanı aynı anda görmek enerjimi yükseltti,üni. bu açıdan süper bir ortam.Belki de mantıklı bakabilmek şu an asıl işeme yarayan şey olacaktır.Zamanın hissettireceklerine izin veriyorum :') İzmir bu sefer güzel yeniliklerle ve memnun olduğum tanışmalarla geçti,musmutlu ayrıldım.

''Eve Dönüş'' hissini seviyorum.Geldiğim gibi yatağıma atlayıp odamı ne kadar özlediğimi fark ettim.Kendime ait bir yaşama alanımın olmasını seviyorum,buna bir hayli alışığım.İzmir'e gitmek ne kadar iyi geldiyse de şehir değiştirmek kısa süreli bir hafıza kaybı gibi.Takıntılı yapım Çanakkale'ye geldiği gibi birçok şeyi düşünmeye,planlamaya başladı...


işte şu moda döndüm!

Önümde başarılı bir şekilde değerlendirmem gereken yaz tatili var.Arkadaşlarımla ve ailemle birçok plan tasarlarken bir yandan da sınava çalışma konusu,açılmasına az kalan dershane var.Bunun için hiç zaman kaybetmek istemiyorum,kendimi zorlayıp Pazartesi çalışmalara başlayacağım.Aslında planları paylaşmanın ne kadar gereksiz bir şey olduğunu düşünmeye başladım.Olmayan bir şey sonuçta,planla ilerle yap gel anlat,değil mi? Gerçi pek bir şeyi anlatmış olmadım,bundan zarar gelmez.Hem atom nasıl parçalanır onu anlatacak halim de yok.


Defteri Miniso'dan aldım.Bu yaz işime çok yaracak.

Olduğumdan daha fazla özgüvensiz hissettiğim bir dönemdeyim.Nedenleri bir bir yok etmek için harekete geçmek istiyorum.Mesela saçlarımı kestirdim.Uzunken kendimi hiç ama hiç beğenmiyorum.Şu an çok daha iyi hissediyorum.Bu gibi üşendiren ama yapınca mutlu hissedilen şeyleri kendime ödev edineceğim.Nehire karşı kürek çekmek sorunlara karşı sadece oturup üzülmek gibi bir şey.Çaba ve acı var fakat sonuç yok.Küreğimin yönünü çevirmem lazım.Her şey bir değişim içinde ben de dahil,yenilikleri kabullenmem lazım.En çokta kendi ruhumda,bedenimde ve planlarımda olanları...

Herkese huzurlu,mutlu,eğlenceli ve başarılı geçecek bir yaz tatili diliyorum.18 Yaşımın mottosu devam ediyor ''yenileşme'' herkese,hepimize!

çav.