28 Temmuz 2019 Pazar

Sınav Sonucum,Bir Film ve Bir Kitap ☕


Gelmiş geçmiş en sıkıcı yazımı geçiriyorum.Bir yaz tatili ancak bu kadar monoton ve bunaltıcı olabilirdi.Yıl içinde ''şu sınav geçsin de...'' deyip yaza sıkıştırdığım neredeyse hiçbir şeyi yapamadım.Aman diyorum yine de,sürekli bir şeylerle uğraşmak zorunda değilim bazen aptal aptal yatağımdan çıkmadan günleri öldürmek de iyidir.Hatta şu sıralar sadece bunu yapıyorum.

Üniversite sınavının sonuçları açıklandı.Geçen seneye göre hesapladığımdan maalesef 2-3k düşük olmakla birlikte 18k'ya girdim.(TM Bölümünde) Mutlu muyum? Aşırı değil, Üzüldüm mü? Hayır.Annem ilk aradığında elim ayağıma dolaşmıştı.Adrenalini seven biri olarak hayatıma biraz heyecan girmesi bile mutlu edici gelmişti,mazoşizm resmen bu;her neyse...Sonucu görünce duraksadım.Tekrar tekrar okudum şimdi 180k falan çıkmasın diye.Sonra annemi tekrar arayıp söyledim.O benden heyecanlıydı,hayal kırıklığına uğramamdan korkmuş :')

Tercihlerimi de yaptım.Sadece hukuk fakültesi yazdım.Üniversiteleri sıralamak istemiyorum ama İzmir yoğunlukta yazdığımı söyleyebilirim.Hiçbir zaman İst. ve Ankara hedefim olmadığı için herhangi bir pişmanlık da yaşayacağımı düşünmüyorum.O iki şehir bana oldukça kaotik geliyor.Sürekli bir işleyiş,ses,insan kalabalıklığı...Üniversite kalitesi tabi ki şu an her şeyden önemli ama ben gideceğim şehirde bir yaşam kurmak istiyorum.Benim içinse en doğru yer her zaman İzmirdi,umarım olur.Lütfen dua edin,güzel enerjilerinizi bu işin olması için yollayın...bir şeyler yapın!

Bundan birkaç sene önce eminim blogda bir yazıda Üni. için ne kadar heyecanlı olduğumdan vs. bahsediyorumdur.İş ciddiye bindikçe çok da heyecanlı olmadığımı fark ettim.Sanki bir şekilde hayatımın işleyişine müdahale edemiyorum çünkü.Hayır,kadercilik olarak algılamayın.Sadece detaycıyım ve benim takılıp heyecan yaptığım detayların realitede yeri olmuyor.Sonra hayal kırıklığı denen illet şeyi yaşıyorum.Öyleyse daha ''olgun'' bir tavırla işleri oluruna bıraktım.Her tercihimden emin olup her şehirde bir yaşam kurabilir miyim ona baktım.Tabii bazı endişelerim var.Her yeni başlayacak insan gibi neler olacağını bilmemenin verdiği şöyle olur mu böyle olur mu endişesini taşıyorum.Uykusuz kaldığımı bile söyleyebilirim.Yazın uyku planları yaparken sabaha doğru falan uyuyorum.Bir oraya dön bir buraya,can sıkıntısı,gereksiz düşünceler,buna eklenen gecenin gereksiz sessizliği...

Birkaç işe yarar şey yapmışım bak,aklıma geldi.

Daktiloyu tamir ettirdikten sonra bir şiir yazabildim.Aşırı çiğ,tumblr'da paylaşmış olmam lazım;onun uzun hali.Fazla melankolik ve şairane olmaya zorlanmış gibi.Yine de daktiloyla yazmayı deneyimlemiş oldum.Zor iş,beklediğimden çok ter döktüm buna rağmen keyifliydi.Sanki gerçekten somut şekilde bir yazı yazmışım havasına girdim.Gözlerimde bir acemi mutluluk...

Virginia'nın Dalgalar kitabını da bitirdim.Utanarak söyleyeyim ki bu kitabı 1 yıl,evet bir yılda bitirdim.Sınav yılı başlamadan çeyreğini falan okumuştum koca yıl bitti bu yaz da geri kalanını okudum.Virginia'nın bilinçakışına alışık olmasam baştan başlardım ama şaşırtıcı bir şekilde olaydan kopmadan devam ettim.Güzeldi,klasik Virginia tadı.Eski dostların buluşması,farklı hayatlar,oradan oraya zıplayan betimleler...Yalnız hala bana göre en keyiflisi ''Deniz Feneri''.

Geçen gece de yine bir Eric R. filmi olan ''Le Rayon Vert''i izledim.Buram buram güneş kremi kokan,yaz sofralarında edilen uzun sohbetlerin olduğu tatlı bir filmdi.Baş karakterdeki kadının yaz tatili ve aşkı arayışını konu alıyordu.Adı da Jules Verne'nin ''Yeşil Işın'' kitabından.Onun ne olduğunu izlediğinizde öğrenmenize bırakıyorum,olayın esas kısmı o çünkü.Daha önce Eric R. izlediyseniz akar gider bu film;ilk kez bu yönetmeni izleyecekseniz de monotonluğa,bolca diyaloğa ve Fransızcaya hazır olun derim.

Onun dışında Netflixte Drag Race izleyip,çerezlik filmler bakınıyorum.Bir yerden sonra izlenecek film/dizi kalmadı hissine kapıldım.Bilinmedik ama kaliteli önerileri olan varsa alırım seve seve.

Yazının sonunu nasıl getireceğimi bilemedim.''Dalgalar''da altını çizdiğim bazı satırları paylaşayım:

''Bazen kendimi tanıyamıyorum,ya da beni ben yapan tohumları nasıl ölçeceğimi ve adlandıracağımı ve sayabileceğimi bilemiyorum.''

***

''Seninle birlikteyken en yetenekli insanlardan biri olduğumu sanmaya başlıyorum.Gençliğin neşesi doluyor içime,gücü doluyor,beni bekleyen şeyleri sezmeye başlıyorum.''

***

''Göğsünü fırtınalara açabilecek olan ben,sellerde boğulmaya neşeyle katlanacak olan ben,buraya mıhlandım;her şeye açığım.''

***

''Ruhumun hızı bedenime fazla geliyor.''

***

''Üstüme atlayan duygu şokundan korkuyorum,çünkü ben onunla baş edemem sizin yaptığınız gibi...''

***

''Günün koşuşturmasının ve bütün acılarının,dinlenmelerinin,beklemelerinin ve kuşkularının ardından yanına oturacağım birini istiyorum.''



çav.



14 Temmuz 2019 Pazar

İç Dökme,Yazı Yazmak ve Birtakım Şeyler 🌻


Sonbahar havasında bir yaz gününde kendimi yazmaya zorluyorum.Yazmak istiyorum,bir şey beni sürekli her şeyden elimi ayağımı çekmeye itse de buna karşı koymak istiyorum.

Son yazıyı bir hışımla yazıp çok geçmeden sildim.Çok negatiftim.Endişeler tavan yapmıştı,saçma bir korku yaşıyordum.Rutine girmek beni bu hale getiriyor.Her gün aynı şeyleri yaptığım bir haftanın yanında kafamda kocaman bir soruca işaretiyle yaşıyordum.Gerçi o soru işareti hala duruyor,üniversite sınavının sonuçları.Her an peşimde gezen bir kaygı,durduk yere insanı bir noktaya bakmaya kitliyor;düşünüyorum öylece.

On gün İzmir'de bir hafta sonra da Melikelerin yazlığında üç gün geçirdikten sonra eve döndüm.İzmir her zamanki İzmirdi benim için;canlı,huzurlu ve eğlenceli.Kuzenimle özlem gidermiş olduk,abimle buluştum...her şey kıvamındaydı.Yazlıkta da çok eğlendim.Üç kişilik çekirdek aile grubumuz olarak daha önce hiç birlikte bir yerde kalmamıştık dahası birlikte tatil de yapmamıştık,tahmin ettiğimden de güzeldi.Bunu sadece bir başlangıç saydık,devamı gelecek :)

Hava değişimiyle kafamdaki kara bulutlar biraz dağıldı.Şu an daha pozitif daha doğrusu ''düz'' bir bakış açısıyla sildiğim yazıdaki konulara değinmek istiyorum.

Yazma işi.Bu aralar canımı sıkıyor.Kitap dahi okuyamaz oldum.Hem bir şeyleri bekleme isteğinin hem de sadece dinlenmek istememin etkisi var ama şöyle de bir gerçek var ki yazmak antrenman isteyen bir iş aslında.Yazdıkça bir şeyler yerine oturuyor.Ben ise bilmem kaç tane hikaye başlangıcı yapıp bıraktım yıllardır,ya da başladığım senaryonun yarısını silip öylece koyverdim.Bir şeye muhteşem başladığımı hissedip her defasında ortalara doğru tökezliyorum.Oysa başlamak en zoru derler.Benim için devam ettirmek.İvmesi düşük bir motivasyonum var,rutin şeyler yaptıkça daha da düşebiliyor ya da kafamda bir soru işaretiyle dolaşırken.

Belki daha fazla araştırma yapmalıyım.Mesela senaryo konusuna aşırı hazırlıklı başlamamıştım.Bu yüzden yazdığım şeylerde de hep bir esinlenme varmış gibi oluyor.Fakat ben sadece kendi yazdığımı canlandırmak istiyorum.Demek ki biraz daha pişmek lazım,ama öylece durarak değil denemeye devam ederek.Huh,demesi kendime bile kolay;hadi yap da görelim diyorum.

Daktiloda sorun vardı.Şevvalle buluştuğumuzda aldıkları yere yaptırdık.Sorun varken olan yazma isteğim bum söndü.Olmayan şeyleri isteme gibi bir takıntım mı var? Onca şey olmamasına rağmen mi cidden? Yok ama bu sefer sanırım içsel bir yorgunluk.Çünkü birçok noktada daha da olgun biri olduğumu hissediyorum.Rahat alanımda mızmızlanıp duran biri olmak yerine at gözlüklerimi bir yere koyup özeleştirimi daha sağlıklı bir şekilde yapabiliyorum mesela.Sonuç mu? Bir değişim yok,hiçbir şeyde.Her eylemin bir sonucu olur gibi bir yasa yok muydu evrende? Demek ki yetersiz bir kuvvet uyguluyorum ya da istediklerimin zamanı gelmemiş.Birçok konuda pes etme noktasında çarpıp çarpıp yukarı çıkarken oraya yapışıp kalmaktan korkuyorum.Ah yine sınavın sonucuna döneceğim ama o birçok şeyi belirleyecek işte.En çok da motivasyon işini.Motivasyonumu başarıdan alan biriyim.Başarısızlık beni yeterince hırslandıramıyor zaten senemi verdiğim bir sınavda hırslandırsa neye yarar,zamanımın boşa gitmesi fikri...hayır lütfen.

Her türlü senaryoya hazır olmak için özel üniversiteleri de araştırmaya başladım.Çok sıkıcı bir iş.Hepsi birbirine benziyor,sürekli mutlu reklamlar,dershane gibi binalar falan...birkaç tanesini beğendim gerçi duruma göre cepte kalsın.

Üniversite muhabbeti çok boğdu artık değil mi? Yıl oldu resmen aynı sorunlar.Bakın bu da bir rutin *öğk*

Spora başladım,güzel bir haber.İki hafta oldu.Diyet yapalı da aynı şekilde.Diyet için ekstra bir programım yok,abur cubur hiç yemiyorum ve ekmeği kepekliye çevirdim.Kendi kafama göre ilerlesem de daha iyi hissettirdi ve işe yaradı da.Bir nokta dört kilo kadar verdim.Gerçi yazlıktayken baya bir bozdum...hatta bugün de...her neyse sporla tamamlıyorum ya,pazartesiden devam.Klasik diyet motivasyonu,her defasında işe yarar.

Spor salonuna gitmek özgüven konusunda da yardımcı oluyor.Aynalara küs biri olmasam da kendimi pek beğendiğimi söyleyemem.Spordayken mecbur her an aynanın karşısındasınız.Sürekli kendinizi inceleme fırsatı buluyorsunuz.Bedeninizde hoşunuza gitmeyen şeyleri de beğendiklerinizi de daha net görüyorsunuz.Ayrıca vücut farkındalığı gibi bir şey kazanıyorsunuz.Spora gidip vücut yapan insanların neden özgüvenli olduklarını daha iyi anladım,dışardan ''kendini göstermeye çalışıyor'' denilen şey aslında tamamiyle kendini sevmekle alaklı.Hem biri kendini göstermek de isteyebilir,eskiden bunu keko bulsam da artık normal geliyor.Birinin kendini sevmesi kimseyi rahatsız etmemeli.Spor salonu aynasından kimse benim gibi bir paragraf çıkarmamıştır :')

İçimi dökmek iyi hissettirdi.

Bu defa arayı fazla açmayacağım.Yazmak bazen benim için berbere gitmek gibi oluyor.Gitmeden önce bir üşenme evresi sonra ''oh be dünya varmış'' aynen böyle.

çav.

🌿🌿🌿


🌿🌿🌿