Evet size tanıştırmak istediğim biri var!
Ne yazı yazayım diye kara kara düşünürken size hiç bahsetmediğim bu kadın geldi aklıma.
''Vahşi Beyaz Kız'' adlı otobiyografisini okuduğumda çok etklilenmiştim.Afrika'da Fayu kabilesinde büyüyen,onlar gibi yaşayan bu beyaz Fayu kadınının yaşantısı,gözlemledikleri bana ''Gerçekten şehirler insanların yaşaması için doğru bir yer mi?'' sorusunu sordurdu.
Sabine Kuegler'in anne ve babası misyoner sistemle Papua Yeni Gine'ye görevlendirmeyle gelmiş.Burada da Sabine ablası ve erkek kardeşi dünyaya gelmişt.Babasının görevlendirmesi şehir merkezinden Fayu kabilesine dillerini,kültürlerini araştırmak için değişince uzun tartışmalar sonucu aile anlaşmış ve Fayularla birlikte yaşamak için bir helikopterle ormanlar içinde yaşayan bu kabileye yoldaş olmak için gelmişler.
Sabine ilk geldiğinde çok korkmuş.Siyahi insanlar görüyormuş fakat bu toplumda Fayu erkekleri ve kadınları çıplak geziyormuş.O da bunu ürkütüyor dokunmaya çekiniyormuş.Evleri ilk önce minicik bir kulübeymiş.Sık sık yağmur alan bir bölgede yaşamaya başladıkları için çatıya bir sistem kurmuşlar.Böylece yağmur suyu sayesinde yıl boyu su ihtiyaçlarını giderebiliyorlarmış.Yataklarında cibindirik olmazsa olmazmış.Malum orası Afrika.Fakat Sabine böcekleri incelemeyi çok seviyormuş bu yüzden annesinden gizli gizli bir koleksiyon yapmaya başlamış.Tabi bu öyle bir patlak vermiş ki kitapta bu sahnede resmen kaşınmıştım :D
Fayular kadınlara değer vermiyormuş.Annesi de bu yüzden onlardan çekiniyor,kadınlara bu şekilde davranıldığı için onlardan uzak duruyormuş.Fakat bir o kadar da bu toplumun kadınlarına kol kanat geriyormuş.Eski bir hemşire olduğu için yaralanan,derdi olan kadınlarla çat pat konuşuyor çare bulmaya çalışıyormuş.
Sabine ve kardeşleri de bir yandan evde eğitim görüyor bir yandan da civardaki çocuklarla konuşmaya çalışıyormuş.Kardeşi ne kadar çekingen olsa da Sabine öyle değilmiş,çocuk gördüğü an dışarı fırlayıp kendi dilinde ''Arkadaş olalım mı?'' dermiş.
Kitapta daha detaylı olarak özetlediğim her şey var.Nasıl uyum sağladıkları,ne zorluklar çektikleri bütün çıplaklığıyla anlatılıyor.Bazı şeyler o kadar ürkütücü ki insan sıcacık yatağında uyuduğuna şükrediyor ya da orada olası geliyor.Ben ikisini de yaşadım.
Sabine Kuegler'in otobiyografisini asıl bu kadar önemli,popüler kılansa bu yaşam ve modern yaşamın arasındaki farklılıkları ortaya koyması.Üniversite zamanı ailesi olmuş bu kabileden ağlayarak ayrılıyor ve okumak için Avrupaya geliyor.O zaman herkes onun büyülenmesini,mutlu olmasını beklerken o yine de Fayu kabilesindeki yaşamını özlüyor.Daha doğal,daha güvenli ve hatta daha rahat olduğunu söylüyor.En basitinden ayakkabı giymek sıkıcı diyor :)
Ben de bu kitabı okurken sürekli hayallere dalmıştım.Yani biz de biyolojik olarak birer hayvanız.Tek farkımız düşünüyor olmamız.Bunu doğada kullanamazmıydık?Mesela bir aslan karşımıza çıktığında savaşmak yerine onun korktuğu şeyleri bilir kurnazlıkla canımızı kurtarırdık.Kulağa saçma gelen ama bir o kadar düşünmeye,hayal kurmaya açık bir konu.
Kitabın ismi dediğim gibi
Vahşi Beyaz Kız
Filmi de mevcut.(Kitabını okumadan izlemeyin anlamsız olur.)
Sizin de bu hikaye ilginizi çektiyse bir an önce edinip okuyun derim.Size yaşadığınız konforlu hayatı biraz sorgulatacak cinsten.
Bu şansı bana verdiğin için teşekkür ederim Sabine Kuegler!