Sonunda eve döndüm ve yazıyorum! ☕
Daha önce bahsettiğim gibi annemle beraber memleketimiz Osmaniye'ye gittik.Otobüs yolculuğumuz berbattı.17 Saat boyunca şekilden şekle girip uyumaya çalıştık,sinirlerim alt üst oldu.Hele dönüş yolu iğrençti.Yüzümde sivilceler çıktı,ayaklarım mahvoldu...kazasız belasız geçti,şükür.Aklınıza uçakla neden gitmediğimiz geliyorsa o şekilde de fazla aktarmalı oluyor ve uzun sürüyor.Annem bir kez o şekilde gitti,rezil oldu.O sebepten otobüse katlanmak durumunda kaldık :__
Osmaniyeyi 4 yıl sonra görmek farklı hissettirdi.Hiçbir şey değişmemiş aynı zamanda değişen çok şey de var.Mesela yemekler hala mükemmel.Bol mezeli kebap,pekmezli simit,yer fıstığı yedim; acılı şalgam içtim.Hepsi aynı kalitede ve lezletliydi.Fakat değişen şeyler bir nebze üzücü.Annemle çarşıya çıktığımızda kendimi yabancı bir ülkede hissettim.Sanki Arabista'nın bir şehrinde turist gibiydik.Çok fazla Suriyeli göç etmiş.Hatta bazı dükkanların tabelaları Arapçaydı,kesinlikle rahatsız edici.Irkçı biri kesinlikle değilim insanları sadece iki kategoride değerlendiririm iyi veya kötü.Fakat bu kadar fazla insanın bilinçsizce şehirlerimize alınması apaçık yanlış.İşin haksız tarafı da şu ki dükkanlarından vergi bile alınmıyormuş.Yani bizim insanımız eşek gibi çalışıp para biriktirirken onlar vergisiz bir şekilde iş yeri yürütebiliyor.Korkunç.Bu sosyal hayata da yansımış.Osmaniye hiçbir zaman çok modern bir kent değildi,bunu biliyorduk.Fakat bu sefer çarşıda olmak kat ve kat rahatsız hissettirdi.Adana tarafı da farksızdı.
Her şehirde olduğu gibi Osmaniye'nin de güzel yerleri var tabi ki.Teyzemlerin evinin olduğu Mitisin Yaylasına çıktık.Her yer ağaç,yeşil; Osmaniye'nin nefes aldırmayan sıcağından sonra soğuk bir hava,birbirinden tatlı evler ve uzun zaman sonra gördüğüm akrabalarım...inanılmazdı ♥
Bol bol fotoğraf çektik,sizlerle de paylaşayım.
Biz :')
Bu eve bayıldım.
Oksijen!
Her tarafta böğürtlenler vardı,bol bol yedim ve topladık.
Burası bana Karadeniz'deymiş hissi verdi.Yaylaların birbirine benzerliğinden olsa gerek.
Buz gibi kaynak suyunun tadı mükemmeldi.
Yaylada iki gün kaldıktan sonra şehre döndük.Annem ve teyzemler ''winter is coming'' deyip kış için konserve hazırladı.Ayrıca patlıcan,yer fıstığı,mercimek gibi memleketimizde güzel olan şeylerden oluşan koliler yaptık.
Dönüş yolunda fasulyelerin kapakları açık kaldığından bozulmuş olduğunu fark ettik :(
Eve döndüğüm gibi eşyalarımı yerleştirip ılık bir duş aldım.Sonra mışıl mışıl uyudum.Uyandıktan sonra ilk işim bilgisayara oturmak oldu.Bir hafta boyunca az çeken bir internetle idare etmek zordu.Youtube'da biriken videolarımı izledim,blog okudum ve az önce de Game Of Thrones'un son iki bölümünü izledim.Altıncı bölümün son sahneleri dışında hiç beğenmedim.İşleri fazla oldu bittiye getirmişler,belli başlı mantık hataları vardı.Umarım finali sağlam yapabilirler.Heyecanla bekliyorum.
Şimdiki planımız -yine bir yıllar sonra- Bodruma tatile gitmek.Bir 5 gün de orada kazasız belasız geçirdikten sonra Sonbaharı evde karşılıyorum.Bıraktığım yerden ders çalışmam lazım.Okulların açılmasına az kalmışken belki okul ile ilgili yazı serisi de yaparım sonra yüzmeye devam ederim ya da yine kaldığım yerden evde yogaya..Kafamda türlü türlü planlar var.Galiba onları gerçekleştirmek için yapmam gereken şu bir haftanın yorgunluğunu atabilmek için iyi bir tatil geçirmek.
Hadi bakalım
Çav.
Anıl'cım hoş gelmişsin evine, iyi ki geldin, özlemiştik.
YanıtlaSilOsmaniye'nin yaylası ne güzelmiş gerçekten de. Doğa, serinlik, bu betonların içindeyken gözüme cennet gibi göründü. O üstü ahşap eve ben de bayıldım. Oyuncak gibi.
Fasulyelere çok üzüldüm ama, o kadar emek...
Sevgiler.
Hoşbuldummm,ben de özledim buraları.Senin yazıları da hemen okudum ^^
SilEvet çok huzurlu bir yer.Evler minik minik ve neredeyse hepsi çok güzel.
Annem de üzüldü,sonra ne yapalım oldu işte dedik :')
Bolca sevgi xo